Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, şimdiden teşekkürler. 😍
Şarkı: John Murphy – In the House In a Heartbeat
Duyduğum çığlık, beynimde yankılanmaya devam etti ve düşünebildiğim tek şey, içimi titreten bu çığlığın ondan geldiğine emin olmamdı.
Berkan'ı küvette bulduğumuzda, Berkan'ın evinde o katliamın ortasında kanlar içinde attığı çığlıkların hepsi bir olmuş ve üstüme bir dalga misali çarpmıştı sanki. Tanımamak isterdim. Onun acı dolu bağırmamasını isterdim.
"Asıl eğlence şimdi başlıyor desene." Artem sözlerini bitirir bitirmez yapacak olduğum hareketin sonuçlarını o an düşünmedim bile. Sadece ona koşmak istedim. Geçen her saniye, onu ölüme yaklaştırıyordu.
Belki de çoktan ölmüştür.
Bunu düşünmek bile kalbime bir ağrı saplarken belimdeki altıpatları çekip Artem'in alnına dayadım. Soğuk kış gecesinin rüzgarı, altıpatların çeliğine çarptı. "Evet, şimdi başlıyor gerçekten." Lafımla beraber ikisinin de ifadesi değişti. "Ama bu eğlence, sizin için olacak." Gece bir anda bana atılacakken Artem onu durdurdu. "Sakın, kıpırdama." Gece endişe dolu gözlerle Artem'e bakarken Artem, Gece'nin belindeki elini daha da sıktı. "Kıpırdama dedim." Gece sertçe yutkunurken vakit kaybetmedim. İçimden saniyeleri sayıyordum.
"Bu bir uyarı. Geçmişimiz hatırına sizin için yaptığım bir uyarı." Geri adımlarla kapıya doğru giderken ikisinin de kaşları çatıldı. Artem'in gözleri her kelimemde daha da kısılırken Gece'nin gözlerindeki nefret daha da artıyordu. İmkanı olsa beni parçalardı ve onu tutan tek şeyin Artem olduğunu biliyordum.
"Buradan gidin yoksa birazdan size bir şey olursa bundan ben sorumlu değilim."
Artem'in gri gözleri daha da koyulaşırken yaptığım hareketi anlamlandırmaya çalışıyordu. Ondan kurtulamayacağımı biliyordum ama vakit kaybedemezdim. Seri adımlarla salonu aştım ve Dolunay'ın saptığı koridora gittim. Müzayede ortamında herkes birbiriyle uğraşıyordu ve beni fark edene kadar ben buranın pimini çoktan çekecektim.
Koridordan sapmamla önüme çıkan mermer merdiveni nasıl çıktım, bilmiyordum. Elimde silah, sadece yetişmeye çalışıyordum. Bir saniye. Onu kurtarmam için bir saniye bile yeterdi.
Neden başka silah vermedim? Neden bıçakla yetindirdim onu?
Bana güvenebilmesi için.
Ve şimdi bu durum, onu ölüme sürüklemişti.
Nefes nefese kalsam da koşmaya devam ettim. Yetişmem gerekiyordu. Onun yanında olmam gerekiyordu. Söz vermiştim. Kahretsin, neden söz vermiştim ki? Onu koruyamayacaksam neden bunu vadederek onu tehlikeye sokmuştum? Siktir!
Merdivenlerin bitmesiyle karanlık bir koridor beni karşıladı, sıra sıra kapılar vardı. Koridorun sonunda bir kapı aralıktı. Esen rüzgar, gömleğimden içeri girerken tereddüt bile etmedim.
Kaybedemezdim. Değer verdiğim bir kişiyi daha kaybedemezdim.
Hiçbir şey düşünemiyordum. Kameralar, çıkacak çatışma, buradan sağ çıkamama ihtimalimiz, hepsi uçup gitmişti aklımdan. Geriye sadece o kalmıştı. Onu yaşatmam gerekiyordu.
Yemyeşil gözleriyle yan yan bana bakmasına ihtiyacım vardı. Ona baktığımda bakışlarını kaçırmadan, cesurca bana bakıp, beni çözmeye çalışmasına ihtiyacım vardı. Yemek yaparken kenardan beni izlemesine, antrenmanlarda çıkan vahşiliğine ihtiyacım vardı. Jasmine'deki ofiste uyuklarken bunu bana çaktırmamasına ihtiyacım vardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/320888954-288-k262599.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRİA
ActionHayatındaki neredeyse her şeyini yitirmiş, bir umut kırıntısına takılıp onun peşinden cehenneme yürüyen bir kız. En sevdiği insanı bir kumpasta kaybedip intikam almaya yemin etmiş bir adam. Ve onlarla Tria'da kukla gibi oynayan bir Hayalet. Bu şehir...