18 - UMUT

114 15 80
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, benim için çok değerliler, şimdiden teşekkürler! ❤

Bölüm Şarkısı: A Soldier's Honor – Akira Senju

Her şey birer birer elimden kayıp giderken yapabileceğim tek şey susmak olmuştu. Elimden geldiğince bir şeyleri saklamaya, kendi başıma çözmeye çalışmıştım ama elime geçen tek şey sevdiklerimin kaybı ve acısı olmuştu.

Yüzdeyi görmemizle birbirimize bakmamız bir oldu. Yeşil gözlerinden akan yaşlar, gözbebeklerinde donakalırken ikimizin de nefesi kesilmişti. Gerçek olmasını istemediğim şeyler gözlerimin içine baka baka karanlığını bana sunuyordu ve ben onlardan kaçamıyordum artık.

Aradan geçen dakikaları saymayı bırakırken parmaklarım Rüzgar'ın sırtına ulaştı. Dokunuşumla ürperirken titreyen dudaklarımla fısıldadım usulca.

"Şimdi ne yapmalıyız?" Gözyaşları yanaklarını ıslatırken gözlerini benden ayırmadı. Kirpiklerim titrerken elimdeki ipleri onun ellerine bırakmıştım. Kendim özgür kalırım sanmıştım ama durum, hiç de hayal ettiğim gibi olmamıştı.

İpleri paylaştırmak, yükümüzü daha da ağırlaştırmıştı.

Rüzgar, tırnaklarını avuçlarına geçirirken hızla bana doğru döndü ve hiç düşünmeden kollarını bana sardı. Yüzünü göğsüme yaslarken havada kalmış elime baktım. Görüşüm bulanıklaşırken parmaklarımı yavaşça kızıl saçlarının arasından geçirdim. Rüzgar bu hamlemle beni daha da sararken ciğerlerimdeki hava tamamen tükenmişti.

Hıçkırıklarını tutamadı ve kendini kucağıma teslim etti. Ben ise orada susmaktan başka hiçbir şey yapamadım.

Dakikalar geçerken Rüzgar'ın hıçkırıkları, hafif haykırışlara dönüşmüştü. "Neden?" Sesindeki bütün güç, onu terk etmişti sanki. Saçlarını okşamaya devam ederken gözyaşlarım kızıl saçlarına karıştı. "Bunca zaman... neden..." Hıçkırıkları nefesini keserken kendini zorlamamasını istercesine sırtını sıvazladım.

Kapı yavaşça açılırken Rüzgar sayıklamaya devam ediyordu. Kapının açıldığını fark etmemişti. Gözlerim kapıdaki silüete döndüğünde bal rengi gözlerle karşılaştım. Kaşları kalkarken bir bana bir kollarımda hıçkırarak ağlayan Rüzgar'a bakıyordu. Bize doğru bir adım atarken nasıl bir durumda olduğumuzun bilmemenin şaşkınlığını yaşıyordu.

Ona bakarken ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Hydrangea'da olması sinirlerimi gererken bir yandan Hakan olması kafamı allak bullak ediyordu. Ne planladığını ve hangisinin gerçek kişi olduğunu bilmiyordum şu an.

O yüzden tek yapabildiğim onu uzaklaştırmaktı.

Elimi yavaşça Poyraz'a doğru kaldırdım. Hareketimle beraber attığı adım havada kaldı. Rüzgar'ın hıçkırıkları daha da artarken dizlerinin titrediğini hissediyordum. Şu an onun varlığının odada olduğunun farkında değildi. Fark etseydi bütün yaşananlar olmamış gibi takınıp, bu acıyı içine atacaktı.

Benim aylarca takındığım tavır gibi.

Dudaklarımı sessizce oynatırken başımı iki yana salladım. "Git." Poyraz'ın dudakları aralanırken Rüzgar'ı kendime daha da bastırdım. "Lütfen." Bu sözcüğün onda yarattığı etki gözle görülür dereceydi. Ofisteki alaycıl halinden eser yoktu. Sanki yardım etmek ister gibi attığı adımı durdurmamın yarattığı kafa karışıklığı, nefesini tutmasına sebep olmuştu. Gözleri sadece Rüzgar'ın acı çeken bedenindeyken hiçbir şey yapmadan öylece durdu.

Rüzgar tırnaklarını sırtıma batırırken ağlamamı durdurmaya çalıştım. Minyon bedeni bana tutunurken gözlerim Poyraz'daydı. Bakışları Rüzgar'dan ayrılıp bana döndüğünde yapması gereken en doğru şeyi yaptı.

TRİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin