Bölümü oylayıp yorum yapmayı eksik etmeyin şimdiden teşekkürler. ❤
İşaretin yankısı, mezarlıktaki bütün canlıları ürküttü. Kargalar ciyaklayarak kaçıştı ve onlarla beraber bir rüzgar esti. Kendimi en yakın ağacın arkasına atarken silah sesleri kesilmedi. Nefes alamıyordum. Neler oluyordu?
Arabalardan seken mermiler, metali çınlatıyordu. Gözlerim ailemin mezarına kaydı. Bilgisayar yoktu. Ağacın arkasından bir bakış attım ve onları gördüm. Rüzgar bir elinde bilgisayar, diğer elinde silahla bağırırken Ateş, siper alıp karşı tarafa ateş ediyordu. Tüfeğin mermisi bize hedef alanlardan birinin kafasına isabet etti ve bunu fırsat bilip eğildi. Fazla profesyoneldi ve o an fark ettim.
Hedeflediği hiç kimse, yara almadan kaçamıyordu ondan. Nişancılığı ileri seviyedeydi. Kaşlarım çatıldı.
Demek salonda beni bilerek ıskalamıştı şerefsiz.
Gözlerimin üzerinde olduğunu hissetti ve bakışları bir anlığına bana döndü. Orada olduğumu unutmuş gibi bir ifade vardı yüzünde. Bu bana başka bir şey düşündürttü. Bize saldıranlar benim varlığımdan habersizdi. Arkalarından hücum etmek bizi buradan kurtarırdı.
FALL'ı daha da sıkı tuttum ve seri adımlarla arkalarına yaklaşmaya başladım. Ağaçların arasından sekerken silah sesleri daha da artmıştı. Gözlerim her bir siyah elemanda gezindi. Üç. Altı. Sekiz. İki araba gelmişlerdi ama bizim geliş yerimizin tam zıttı yönünde. Şehirden gelmişlerdi. Ama nasıl? Baz istasyonuna yakalanmadan o taraftan gelmek imkansızdı, tabii...
Hayalet bu işin içinde değilse.
Ellerim titredi ama ses çıkarmamaya çalışarak tüfeği omzuma doğru kaldırdım. Kabzayı omzuma dayarken ağaçtan destek aldım ve gözümü kırparak nişanımı aldım. Yüzleri açıktı ve kendilerini gizlemekten çekinmiyorlardı. Buradan canlı çıkamayacağımızı düşündükleri için gizlenmiyorlardı. Dudaklarım kıvrıldı. Bilmedikleri şey onları bir sürprizin beklediğiydi.
Tetiği çektim ve bingo. Vurduklarımdan birisinin kafası şiddetle cama girdi ve kapıdan aşağısını kanı süsledi. Diğeri inleyerek siperin diğer tarafına geçti ama orada da Ateş'in kurbanı olmuştu. Bedenler yere yığılırken içimde hiçbir şey yoktu. Tamamen boşluktu.
Silahlar bana doğru döndüğü an tam zamanında ağacın arkasına geçtim. İki taraftan kurşunların hedefiyken ayaklarımdan başladı o titreme. Zevkle iç geçirdim. Bu hissi özlemiştim. O yatakta yatmaktan, kendimi işe yaramaz halde bulmaktan o kadar sıkılmıştım ki silah sesi bile beni kendimden geçirmeye yetecekti.
Eğildim ve ağacın diğer tarafından çıkıp arabaları hedefime aldım. Vurduğum her bir hedef kalbimi daha da hızlı çarptırdı. Tekerleklerin indiğini gördüğümde gülümsemem büyüdü. "Cehenneme hoş geldiniz!" Şarjörü değiştirirken diğer ağaca koştum. "Buradan çıkışınız yok!" Dayandığım ağaç kurşunlardan dolayı sarsılırken boş şarjörü yere attım ve dolu olanı elimde çevirdim. Burası benim oyun bahçemdi.
Bıçaklarım benim için vazgeçilmezdi ama tüfek kullanmanın verdiği his bambaşkaydı. FAL'ın gözümde büyüyen ağırlığı yok olmuştu ve resmen elimde şakır şakır ötüyordu. Önce silah tutan eline sonra göğsüne isabet ettirdiğim üç kurşunla kadın yere yığıldı. Kaldı dört.
Acı dolu bir bağırış çatışmayı sardı. "Bade!" İçimde kök salmış kana susamışlık kalbimi daha da ele geçirirken bağırışın geldiği yöne doğru döndüm. Bir adam elleriyle vurduğum kadını tutuyordu. Kadının ağzından kan gelirken elini havaya kaldırdı ve adamın yüzüne dokundu. Görüntünün getirdiği mide bulantısıyla tüfeği daha da kaldırdım ama bir şey beni durdurdu. Adamı vurmak istedim. Beni öldürmek için gelen bu grubu dünyadan silmek istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRİA
ActionHayatındaki neredeyse her şeyini yitirmiş, bir umut kırıntısına takılıp onun peşinden cehenneme yürüyen bir kız. En sevdiği insanı bir kumpasta kaybedip intikam almaya yemin etmiş bir adam. Ve onlarla Tria'da kukla gibi oynayan bir Hayalet. Bu şehir...