10- İLK SÖZ

529 31 101
                                    


Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, şimdiden teşekkürler! ❤

Bölüm şarkıları: Persona 5 – Keeper of Lust

Bileklerimden tutup beni mindere yüz üstü çarparken "Siktir!" diye bağırdım. Bileklerim ağrıyla kavrulurken o dibimde kahkaha atıyordu. Kızgınlığım kahkahasıyla ikiye katlanırken yaptığı yorumla tırnaklarımı avuçlarıma geçirdim. "Bana karşı hamle yaparken asla düşünmüyorsun." Sinirle inledim ve bir çırpıda ayağa kalktım. Ellerim havada ona bakarken gözlerimdeki ifade onu tatmin etmiş olacak ki dudaklarının kenarı kıvrıldı. Bembeyaz dişleriyle bana gülümserken kaşlarım daha da çatıldı. Beni alt etmek hoşuna gidiyordu ve bu, sinirlerime dokunuyordu. Eliyle bana doğru "Gel." derken derin bir nefes çektim.

Nefesimle saatlerce yaptığımız antrenmanın dizlerime getirdiği titreme azaldı ve ona doğru hücum ettim. Bacağım direkt yüzüne doğru geldiğinde bu hamleyi çok hızlı bir şekilde savuşturdu ve dizimi kavradı. Düşeceğim durumu anladığımda içimden küfrettim ve yüzüm mindere sertçe kavuştu. Nefes nefese ona bakarken o yıkılmamış haliyle kızıl kahve gözlerini bana dikmişti.

"Hala düşünmüyorsun." Gözlerimi devirerek tısladım. "Dağ gibi adamsın ve o kadar alkol almana rağmen hala nasıl reflekslerin yavaşlamadı hayret ediyorum." Sitemime karşılık kahkaha attı. "Benim sarhoş olmamı beklersen buradan hiç çıkamayız o zaman." Bense odanın köşesindeki yarısı boş viski şişesine baktım. Buraya sabah geldiğimizde ağzına kadar doluydu.

Alkol eşiği yoktu bu adamın. Şaka gibi.

Mindere bugün kaç defa düştüğümü sayamamıştım. İlk başta ısınırken çok daha uzun süre düşmüyordum ama saatlerdir çalışmaktan kaslarım zonkluyordu resmen. Kan ter içerisinde ona bakarken o odaya girdiğimiz ilk andaki gibiydi. Siyah gömleğinde tek bir kırışıklık yoktu ve hiç de yorgun gözükmüyordu. Kaşlarım bu düşüncelerle daha da çatıldı.

Yüzünde yorgunluk kırıntısı bile yoktu. Sadece beni mindere düşürmekten aldığı zevk vardı.

Şerefsiz.

Her gün antrenman yapmaya girdiğimizde yaptığımız bir anlaşma vardı. Bu odadan ya ben bayılana kadar çıkmayacaktık ya o sıkılana kadar, ki şu zamana kadar eğlenmesine bakılırsa bu bir kere bile olmamıştı, ya da ben onu mindere devirene kadar. İç geçirdim. Sonuncusu da hiç olmamıştı.

Ama bugün yataktan kalkarken canıma tak etmişti. Ateş'i bugün o minderle buluşturacaktım. Aynı ofiste onu masaya çarptığım gibi yapacaktım. O an bunu benden beklemediği için boşluğuna gelmesinden faydalanmıştım ama şu an buna hazırlıklıydı.

Ve ben kaç gündür bu adamı devirmeye çalışıyordum.

Salonda yaptığımız o konuşma sonrasında hemen çalışmalara başlamıştı. Vaktimin çoğunluğunu onunla geçireceğimi söylerken haklıydı. Jasmine'de geçirdiğim vakit günden güne azalıyordu ve bunun en büyük sebebi de bu antrenmanlardı. Antrenmanları evde yapıyorduk ve sadece Ateş'in yanında durmak dışında Jasmine'de başka hiçbir şey yapmıyordum.

Rüzgar beni her gördüğünde Ateş'e ölümcül bakışlar atmaktan kaçınmıyordu ama Ateş bunlara gülerek cevap verip ofise geçiyordu hemen. Beni bu kadar yormasını eleştirirken ben buna karşılık Ateş'le ilgili tek bir şikayette bulunmuyordum.

Çünkü bu istediğim bir şeydi. Esaretin getirdiği zayıflığım ve eskisine göre daha güçsüz durumda olmamdan hoşlanmadığımı biliyordu. Bu yüzden beni bu kadar çalıştırmasından şikayet etme hakkım yoktu. Yemek konusunda zaten bütün işi o üstleniyordu ve antrenmanlardan sonra direkt onun yaptığı yemeklere koşuyordum. Bunu düşüneceğime hiç ihtimal vermezdim ama onu yemek yaparken izlemek çok hoşuma gidiyordu. Yaptığı yemeklere verdiği çaba onun için sanattı. Her geçen gün sanki daha da güzelleşiyordu.

TRİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin