Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin! Şimdiden teşekkürler!
Bölüm Şarkısı: Hades – In the Blood (ft. Ashley Barrett)
Müzayede Günü
RÜZGAR
Stres bütün vücudumu ele geçirmişti ve kendi kapasitemi zorlayarak derin bir nefes aldım. Kızıl saçlarımı kafamda topuz haline getirirken Dolunay'ın kışın soğuğunda, dondurucu havada binaya tırmanmasını izliyordum.
Ekranı yan sekmeye açıp bir yandan Ateş'in ne yaptığına bakarken gördüğüm iki kişiyle parmaklarım bir anlığına dondu. Kulağımdaki kulaklığa iki defa bastım. "Ateş, şu an nasılsan öyle devam et. Dolunay üst katta. Onda olacağım." Ateş başıyla beni onaylarken Ateş'in sekmesini kapattım ve Dolunay'a döndüm. Artem ile Gece'yi gördüğümü en ufak bir şekilde çaktırsam Ateş'i kaybetme ihtimalimiz çok yüksekti.
Bu isteyeceğim en son şeydi.
Dolunay'la arşiv dosyalarına bakarken Berkan'ı görmemle dudaklarım hafifçe aralandı. Farklı renkte dosyalar, numuneler ve daha da önemlisi hepsinin üzerinde gördüğüm armayla beynimden vurulmuşa dönmüştüm.
Hydrangea ne planlıyordu? Berkan ile ilgisi neydi ki?
Berkan'ın intihar etmeden aylar önceki tavrı ve davranışları gözlerimin önünden geçerken nefesimi tuttum. Bunları şimdi düşünme Rüzgar. Buradan sağsalim çıktığımızda zaten inceleme vaktin olacak.
Bilmediğim tek şey, fırtına öncesi sessizliğin ucunda savrulup durduğumuzdu.
"Bunlar ne? Hala anlamıyorum. Berkan neden burada olsun ki?" Kurduğum cümleyle beraber Dolunay dosyaları incelemeye devam ederken kafamın içindeki sesleri susturmaya çalışıyordum. Berkan'ın yüzündeki yorgunluk ve hüzünle ofise geldiği o an Ateş ile ikimiz de bir şeylerin ters gittiğini anlamıştık.
"Artık Jasmine'de olmak istemiyorum." Ateş'in kanlanmış gözleri daha da açılırken benim gözlerim bir Berkan'da bir Ateş'de dolanıyordu. Yerimden hafifçe kalkarken Berkan'ın buz mavisi gözleri daha da açıldı. "Beni kararımdan ikiniz de vazgeçiremezsiniz." Ateş yorgun haline rağmen sakin bir tonla konuştu ve Berkan'a doğru yürüdü. "Neden olduğunu bize açıklarsın diye düşünüyorum. Nereden çıktı bir anda bu?" Berkan'ın gözleri benim üzerimde dolanırken dudaklarım aralanmış bir şekilde ona bakıyordum. Başımı iki yana sallarken sesimin titremesine engel olamadım. "Her şey dağılmışken, Hilal'i kaybetmişken senin de gitmeni kaldıramayız Berkan." Bunu her ne kadar kendimi düşünerek söylesem de bir yandan onun gözlerindeki acıyı da görüyordum.
Her şey yerle bir olmuşken bir kaybı daha kaldıramazdık.
Berkan başını öne eğerek iç geçirdi. " Olay da o zaten." Ateş ile ikimiz de göz göze gelirken olayı anlamlandırmaya çalışıyorduk ama ikimizin de nutku tutulmuştu. Ellerini birbirine kavuşturup sıkarken gözlerimize bakmadı. "Meselem kişisel. Size anlatamam." Ateş'in sabrı taşmaya başlamış olacak ki Berkan'ın üzerine yürürken ikisinin arasına geçtim. "Patronun olmak bir yana dostun olarak bunu bilmeye hakkım yok mu diyorsun yani?" Ateş'i göğsünden tutarken bir yandan Berkan'a dönüktü suratım. "Bu zamanda benden desteğini esirgemeyi mi seçiyorsun?" Ateş'in sesindeki parçalanmışlığı duymamak elde değildi. Berkan'ın gözlerinin yaşardığını görmemle Berkan gözlerini yumup başını pencereye çevirdi.
Benim suratıma bile bakamıyorsa, bize gerçekten anlatamayacağı bir şeydi. Ateş'in şu anki halinden dolayı ona anlatmak istememesini bir nebze olsa anlamaya çalışıyordum ama benden de saklaması neden bilmiyorum kalbimi paramparça etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRİA
AçãoHayatındaki neredeyse her şeyini yitirmiş, bir umut kırıntısına takılıp onun peşinden cehenneme yürüyen bir kız. En sevdiği insanı bir kumpasta kaybedip intikam almaya yemin etmiş bir adam. Ve onlarla Tria'da kukla gibi oynayan bir Hayalet. Bu şehir...