Aslı'dan.
Can yakmak ne demek? Kimse bilmez ya da bilenler bilmiyormuş gibi yaparlar. Canım yandı demek de öyle kolay değildi tabi...
Ama benim canım yandı. Kaç gündür onu bekledim. Tek bir haber bekledim. Kalbim kırıldı bazı geceler, ağlamaktan uyuyamadım...
Şimdi o hastaneye neden gidiyordum, bilmiyordum. Bu yüzüğü daha fazla takmaya cesaret edemiyordum. Korkumdan mıydı bu? Bilmiyordum. Aklım çok karışıktı.
Sonunda yol bitti, hastaneye geldik.
Bütün yollarım bu gece ona çıkacaktı ama yarın... Yarınım işte yoktu. Bitirecektim ve bir daha onun yüzüne bakamayacaktım.
Huzurum son buluyordu.
Hızlı adımlarla hastanenin merdivenlerini çıktım. Resepsiyona onun hangi odada olduğunu sormak yerine direk hastanenin içine yöneldim. Mavi bana bu sırada hangi katta ve hangi odada olduklarını mesaj atmıştı. Babam, annem ve onun anne babası peşimden geliyordu.
"Kızım biraz yavaş yürü. Kaçmıyor ya Mustafa." Babam arkamdan seslendiğinde duymamazlıktan geldim. Daha hızlı yürüdüm. Asansör beklemek yerine merdivenleri kullanıyordum.
Bu nişanlı halimizi bozacak olmamı bilmiyorlardı. Böyle hızlı gitmemin sebebinin bu olduğunu bilselerdi beni evde bırakırlardı. Çünkü ani karar vermiştim ve babam bu kararıma asla saygıyla yaklaşmazdı. Kızardı, bağırırdı ama beni de biraz olsun anlardı.
Sonunda onun odasının önüne geldiğimde kapıyı çalmadan içeriye girdim. Direk karşımdaki hastane yatağında, bacaklarını uzatmış bir şekilde oturuyordu.
Gözlerini bir süre gözlerimden ayırmadı. Daha sonra yutkunup, gözlerini kapatıp önüne döndü. Bakışları bir an Mavi'ye değmişti o an içerisinde.
"Çıkar mısınız dışarı..?"
"Yenge," hemen onun sözünü kestim. Konuşan Samet'ti.
"Yengen olsaydım onun yaralandığını bana en başında söylerdin!" Gözlerim onun gözlerindeydi. Bakışlarını benden kaçırdı.
"Çıkın dedim!" Hafif sesimi yükselterek konuştum. Onlarda lafımı ikiletmedi. Hepsi odadan çıktı. Kapıyı onların arkasından kapattım. Üstüne bir de kapıyı kilitledim. Bir süre öylece kapıyla bakıştım.
"Aslı," naif çıkmıştı sesi. Neden özlemiş gibi hissediyordum? "Aslı?" Yavaşça ona döndüm. Gözlerim, gözleriyle buluştu.
"Çok kötü birisin sen!" Derin bir nefes aldı ve verdi konuşmamla. Hızla ona doğru yürüdüm. Gözleriyle beni takip etti öylece. Bir şey diyemedi çünkü suçlu olduğunu biliyordu.
"Özür dilerim." Diye fısıldadı sonunda.
"Özür dilemekle senden bir haber beklediğim o günler telafi edilseydi eğer tüm dünya da barış sağlanırdı!" Şiddetle konuştum. Kelimelerime baskı yapa yapa konuşuyordum.
"Mustafa, sen mesajlarıma dahi bakmadın! Mavi'yi aradım kaç defa, timini aradı baban! Kaç defa aradı ama hiçbiriniz yanıt vermediniz."
"Ben istemedim sizinle konuşmalarını."
"Sen mi istemedin!? Yine de vurulduğunu bilmemiz gerekiyordu!" Son cümlemi bağırmıştım yüzüne karşı. "Aptalın tekisin! Senin her zaman iki bekleyenin vardı ama bir tane daha kişi eklendi! Farkında mısın bunun!? Haberin var mı senin, benim kaç gece uykusuz kaldığımdan!?" Kontrolümü kaybetmiştim.
"Alt tarafı sekiz gün..." diye fısıldadı başını öne eğerken...
"Alt tarafı sekiz gün öyle mi!?" Sustum. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum ama bana bunu söylemesi çok zoruma gitti. Dudaklarımı birbirine bastırıp, arkamı döndüm ona. Ellerimi yüzüme kapatıp, sakinleşmeye çalıştım. Ağlamak istemiyordum.
"Aslı," diye fısıldadı. Arkamdan montumu tutup beni yattığı yere doğru çekti. "Aslı," yine ismimi söyledi. "Özür dilerim, yanlış bir şey söyledim."
Eli hala montumun arka kısmını tutarken, ellerimi yüzümden çekip ona döndüm. O ise montumu bırakmak zorunda kalmıştı.
"Bir ömür de olabilirdi!" Gözlerinin içine baka baka söylediklerimden sonra gözünden bir yaş düştü yanağına.
"Aslı-" hemen sözünü kestim. Bu sekiz günse, ben bir ömür onu reddediyordum artık.
"Ne var Aslı, Aslı!?" Parmağımdaki yüzüğü aniden çıkardım ve ona uzattım. Bakakaldı öylece. "Al. Bu sekiz gün seni beklemem hataydı zaten! Artık bir ömür beklemem seni." Yapmayacaktım, şimdiye kadar söylediğim her söz yalandı ama şimdi...
O şok olmuştu. Gözümden yanağıma doğru bir yaş süzüldü. Hemen sildim. Gözlerime bakamıyordu ona doğru uzattığım yüzük yüzünden.
"Aslı..." Diye fısıldadı. Zaten devamını da getiremedi. Elini avucumun içine alıp, yüzüğü avucuna koydum.
"Başkasının parmağına daha çok yakışır." Elini bıraktım. Öylece boşluğa düştü. Avucuna bırakmış olduğum yüzük ise öylece yere düştü ve kayboldu.
Arkamı dönüp ondan olabildiğince uzaklaşmak istedim. Kapının kilidini açıp, hızla çıktım. Kapıda bekleyenlere bakmadan buraya gelirken yürüdüğüm yolları tekrar aynı hızla döndüm.
Peşimden gelemezdi. Gelmesini de istemiyordum zaten. Yaralıydı ve iyileşmesi gerekiyordu.
Kalbim kırıldı. Hastaneden çıktığım o an gökyüzüne baktım.
Ankara, onu benden neden almak istedin? Neden aldın?
🐺
Bu bölümden sonra zaman atlaması var ama 2.başlangıcımız için baya bir bölüm biriktirip öyle yayınlamaya devam edeceğim. (Şimdilik 4-5 bölüm biriktirdim🤫)Ve merak etmeyin bu bölüme kadar yaşayamadıkları her şeyi yazacağım🥹 (operasyonlarda dahilinde)
Ve size kim haklı geliyor? Aslı mı? Mustafa mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
layemut || texting
Random"Layemut." Diye fısıldadım. O devam ettirdi beni. "Şehitler ölümsüzdür." 🐺 📌Bilgilendirme *Kurgu Ankara da geçmektedir.* *Görücü usulü evlilik vardır.* *Çoğu kısımda WhatsApp üzerinden konuşmalara yer verildi.* *Belli kısımlar düz yazı şeklinde ol...