20(nişan 2)

281 15 2
                                    

Mustafa'nın koluna girip, birlikte aşağı indik. Nişanımız birazdan kıyılacaktı. İki gün sonra kınamız, ondan sonraki gün de düğünümüz vardı. Yani kına ve düğün ard ardaydı.

Hızlı olmasın denmişti aileler arasında ama Mustafa askerdi ve her an -yıllık tatilde olsa bile- operasyon için çağırılabilirdi.

Aramıza bir telefon sesi girdiğinde, Mustafa'dan geldiğini anlamıştım. Olduğu yerde durmuştu çünkü.

Cebinden çıkardığı telefona kısa bir bakış atıp ilk önce sesini kıstı. Bana döndüğünde ise önemli bir telefon aldığını söylemesine gerek olmadığını düşündüm.

"Kısura bakma lütfen. Açmam gerekiyor."

"Tamam. Ben de bahçeye geçeyim." Başını salladı ve o mutafağa doğru ilerledi. Ben de yavaş adımlarla evden bahçeye açılan kapıdan geçtim.

Timin gözlerinin aniden bana dönmesi ise tamamen temkinli davrandıkları içindi. Hepsinin yüzü gülse de tedirginlerdi. Belli ki bir sorun vardı.

"Neden burada dikiliyorsun?" Mustafa'nın sesi beni arkama dönmeye itti. O an patlayan konfetiyle birlikte -habersiz oluşumdan dolayı- çığlık atmıştım aniden.

Kollarımı tutup beni kendine çeken de Mustafa'ydı. Konfetinin patlaması ile hem Mustafa'nın bu hareketiyle, hem de konfetinin patlamasının etkisinde kaldım. Bir süre öylece gözlerim kapalı ellerim kulaklarımda Mustafa'nın göğsüne sinmiş sakinleşmeyi bekledim. Elleri belimin iki yanında duruyordu. Ne sarılıyor ne de ellerini çekmiyordu.

"İyi misin?" Gözlerimi açıp başımı kaldırdım. Boyu bu zamana kadar hep ideal gelmişti ama şu an çok uzundu. Yani öyle duruyordu. Boyu kaçtı acaba..?

Mustafa'ya başımı salladım. Ellerimi kulaklarımdan indirip, ondan biraz uzaklaştım. Çevremize toplanan kalabalığı daha yeni yeni fark ediyordum.

Allah'tan babam ve annem, onun anne ve babası içeridelerdi. Çığlığıma duyup gelmiş olsalardı ki onlar da bahçe kapısından dışarı çıktılar.

layemut || textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin