Bütün kahveleri fincanlara koydum. Köpükleri yerindeydi. Aileme ve onun ailesine vereceğim kahveleri bir araya koymuştum. Askerlere vereceğim fincanları da bir tepsiye koydum. Mustafa'nın kahvesine de bir şey koymalı mıydım emin değildim.
"Yenge, tuz falan koymayacak mısın?" Feray'la göz göze geldim.
"Tuz değil de," diye mırıldandım. O sırada içeriye giren az önce Meviş'le konuşan mavi gözlü kızla göz göze geldim.
"Bal koy." Gülümsedim. Evet, bal koyacaktım.
"Bal mı koyacaksın?" Feray'a başımı salladım. O da balın yerini biliyormuşçasına arkamdaki kapağı açtı ve içinden bal çıkardı. Elinden alıp kapağını açtım. Küçük bir kaşık yardımıyla balı kahvenin içine koydum. Karıştırmam gerektiği için karıştırdım. Allahtan köpük dağılmamıştı.
"Komutanım size en sevdiği çikolatadan almış." Bakışlarım Mustafa'nın bana çiçekle birlikte elime tutuşturduğu çikolataya değdi.
Daha sonra onları koyabileceğim servis tabaklarından birini elime aldım. Çikolatanın yanına koydum ve çikolatının tülünü yavaş bir şekilde açtım. Kurabiyeleri falan da koymam gerekiyordu ama kahveden sonra çay ikram edecektim. Onlarla birlikte yiyebilirler diye düşünüyordum.
Çikolataları sırasıyla servis tabağına dizdim. İki tane de elime alıp, damat kahvesinin yanındaki şeker tabağına koydum.
"Yenge baya özeniyorsun ama abimi alıştıracaksın bu sunuma." Feray'a dönüp gülümsedim ona.
"Evde olduğu her gün yaparım ben ona."
"İlk önce ailelerinizin kahvelerini ver sen. Ben arkandan damat kahvesini getirir sana da kapıda veririm." Mavi gözlü kıza gülümsedim ve olur anlamında başımı salladım.
"Yenge, mavişin adını biliyor musun sen?"
"Beni tanımıyor bile. Nereden bilsin adımı?"
"Doğru diyorsun ya maviş."
"Adım Mavi." Maviş gözlü dediğimin adı Mavi çıkmadı da demem artık değil mi?
"Kızlar laklak edeceğinize kahveleri getirin. Haydi." Annemin mutfakta belirişi ile gergince yerimde kıpırdandım.
"Ben kahveleri dökerim."
"Aslı. Sinirlendirme beni!" Anneme başımı sallayıp, ilk koca tepside olan kahveleri elime aldım. Daha sonra mutfaktan çıkıp, içeriye geçtim.
Sırayla bütün kahveleri verdim ve tekrar salondan çıkıp kapıda bekleyen Mavi'nin yanında durdum. Bu sırada içeriye girip diğer kahveleri dağıtan Feray'ın içeriden çıkmasını bekledim
Bir kaç saniye sonra çıktı. Elindeki tepsiyi Mavi'ye verdi. Ben de o sırada içeriye geçip, Mustafa'nın önündeki sehpaya tepsiyle birlikte kahvesini bıraktım.
Oturduğum yere Mustafa'nın yanına tekrar oturdum. Herkes Mustafa'nın kahvesini içmesini beklerken, o da bekledi. Yavaşça kahveye uzanıp, kahvenin kapağını açtı.
Dik bir şekilde öne doğru eğilip kahvesinden ilk yudumu aldı. Tepkisi o kadar tatlıydı ki gülümsemeden edemedim.
"Abi, kahve nasıl? Beğendin mi?"
"Tuzlu kahveyi başka birine vermiş olma ihtimaliniz yüzde kaç?"
"Yüzde sıfır sıfır sıfır virgül bir abiciğim."
"Ben hiçbir kahveye tuz koymadım ama. Mustafa'nınkinde bal var." Feray omuz silkip başını Feride teyzenin omzuna yasladı. Ne demeye çalışıyordu ki?
O sırada arkamdan bir öksürük sesi geldi. Dönüp baktığımda, kıpkırmızı kesilen bir yüzle karşı karşıya geldim.
🐺
Feray'la askerimi shipledim gittiiii🤭🤭🤭 Mustafacığım kızmaz umarım🫣🫣🫣 askerin adını daha sonra öğreneceğizzzz ve isterseniz bir texting de bu kitap içerisinde onlara yazabilirimmm😚 tabi istersenizzzzİyi akşamlar dilerimmm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
layemut || texting
Random"Layemut." Diye fısıldadım. O devam ettirdi beni. "Şehitler ölümsüzdür." 🐺 📌Bilgilendirme *Kurgu Ankara da geçmektedir.* *Görücü usulü evlilik vardır.* *Çoğu kısımda WhatsApp üzerinden konuşmalara yer verildi.* *Belli kısımlar düz yazı şeklinde ol...