43

71 7 0
                                    

Mustafa'dan.

Mustafa: Görevdeydik Aslı.

Mustafa: Görevdeydik ve seni bu yüzden komutanlığa almadılar.

Mustafa: Oraya iki gün boyunca gitmişsin, haber vermediğim için özür dilerim.

Mustafa: Yorulmuşsundur, komutanlığa git gel yaparken...

Mustafa: Özür dilerim.
*gönderilmedi*

Gönderilmedi yazısını gördüğümde derin bir nefes aldım. Telefonum uçak modundaydı. En azından şimdilik...

Onu kaybettiğim günün acısını hala kalbimde taşıyordum. Her ne kadar görücu usulü evlenecek olmuş olsakta, bir kere sevda, bu gönlüme bir kor gibi düşmüştü. Beni esiri yapmış, aklımı değil kalbimi kullanmamı sağlamıştı.

O gün, o yaralandığımı öğrensin istememiştim mesela bu yüzden.

Özür dilerim, Aslı. İlk sana söylemem gerekirdi, kalbinin ağrıyacağını, sızlayacağını hissettiğim için askerlerime söylememeleri emrini verdim.

Özür dilerim.

Kalbim aklıma düşman oldu. Aklım köle, kalbim sahip misali onun emirlerini yerine getiriyorum.

"Komutanım?" Koluma dokundu biri. O zamana kadar dalıp gitmiş olduğumun farkında bile değildim. Ölsem ruhum duymazdı.

"Komutanım, emir bekliyoruz iki saattir. Ayrıca kulaklığınız neden takılı değil?"

"Sen niye yerinden ayrıldın asker!?"

"Komutanım, sesleniyoruz duymuyorsunuz. Bende tehlikeyi göze alıp koşa koşa yanınıza geldim."

"İyi halt ettin asker!" Ah Aslı, seni düşünmekten kendi askerimi tehlikeye atıyorum şu dağ başında. Suçlu ben olmama rağmen de yerinden ayrılan askerlerime sinirleniyorum bu yüzden.

Boşta olan kulaklığımı kulağıma geri taktım. Karşımda duran askeri yanıma çekip boşlukta durmasını engelledim.

"Komutanım yerime geçeyim mi?" Diye sordu anında.

"Gerek yok asker. Ölme sadece, bu benim için yeterli." Maskesini takmadan önce gülümseyip silahını kontrol etti hemen. Elime dürbünümü alıp, mağaranın önüne baktım. Kulağımdan Meviş ve Mavi'nin sesi geliyordu. Bir yandan da onları dinledim.

"Meviş, sen sıkma emri geldiğinde sağına ben ise senin sağının soluna."

"Emredersiniz komutanım."

"Komutan ben değilim, Meviş. Operasyonda bari yapma."

"Özür dilerim komutanım."

"Of Meviş. Laf anlatamayacağım sana."

Sessizleştiler bir süre.

"Kocana laf anlatırsın ileride komutanım."

"Meviş, sus artık!"

"Anlaşıldı komutanım." Mavi'nin derin bir nefes aldığını işittim. Sabır dileniyordu diğer yandan.

"Komutanım?"

"Meviş!"

"Sana demedim Mavi."

"Efendim Meviş."

"Ne zaman saldıracağız?"

"En uygun zamanı yakaladığında Mavi'nin dediği gibi sağındaki adamları indir. Mavi, sende Meviş ilk adamı indirdiği anda diğerlerini indirmeye başla."

İkiside bir ağızdan onlara verdiğim emri kabul etti.

"Emredersiniz komutanım!"

"Türk askeri ne için savaşır?" Askerlerimden birinin sesini duydum o an. Diğerlerinin ise sırayla verdiği cevaplara gülümsemekle yetinemedim. Fısıltı şeklinde dudaklarım arasından o kelime döküldü.

"Çocuklarım rahat yaşasın diye!" (Tüm Türkiye'nin çocuklarını kendi çocuğu gibi görmesinden dolayı böyle bir cevap verdi.)

"Ailem huzur içinde uyusun diye!" (Yukarıdaki açıklamam geçerli. Sadece çocuk yerine aile kelimesini geçirip okuyabilirsiniz.)

"Vatanım için!"

"İntikam uğruna!"

"Şehitlerimin kanı yerde kalmasın diye!"

"Layemut." Şehitlerim ölümsüzdür. Kanları yerde kalmayacak ama intikamını aldıktan sonra da içim huzurla dolmayacak. Şehitlerimin kanları kırmızılığı asla solmayacak olan bayrağımın kırmızısını oluşturan tek şey... Gökyüzünde dalgalandığı müddetçe de biz onun var olmasına minnettar kalacağız.

🐺
Umarım beğenmişsinizdirrr🥹 çünkü son kısmı yazarken nasıl yazacağımı bilemedim. Toparlayamadım cümlelerimi... Umarım bir yanlış anlaşılma falan da olmaz :)

layemut || textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin