~Jungkook~İblisim Hades beni tehlike karşısında defalarca uyarmıştı. Hareketsizce yukarıda, merdivenin başında dururken; aşağıda ve merdivenin başına geçen bir beden gördüm. O yüz, o bakışlar... Hades'in karışık duyguları yüzünden ağrıyan kalbimi resmen unutmuştum ve dilimi yutmuş bir şekilde karşımdaki bedene bakıyordum.
Bedenimde o kadar farklı duygular yer edinmişti ki, ne yapar nasıl düzeltirim bilmiyordum. İblisimin baş düşmanı olan Waldo'nun, benden kat kat güçlü olan Waldo'nun karşımda dikilmesine mi; yoksa onu taşıyan kişinin öldü sandığım abim olmasına mı şaşırmalıydım? Jin hyung'a daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir ihtiyaç duyuyordum. Neden gitmişti? Neden tüm bunlar olacakken gitmişti?
Diğer herkesin de çok kısa bir sürede yanımıza geldiğini görsem de, hiçbiri bana ihtiyacım olan yardımı vermiyordu. Daha en başında eğer iblisler kontrolden çıkar da bu iş bir kavgaya dönerse, onca arkadaşımın zarar görmesi durumunda ne yapacağımı bilmiyordum. Olası bir kavgada onları nasıl korurdum bilmiyordum. Abimin bana zarar vermeyeceğine inanmak istiyordum, iblisi Waldo'yu kontrol edebileceğine. Ama ben? Ben Hades'i bastırabilir miydim?
Abim saldırmasa da Waldo'dan gelen enerji iblisimi kötü etkiliyordu ve istemsizce savunma pozisyonuna geçmeme neden oluyordu. Yine gelmişti, o his yine gelmişti. İblisim bana, *Kendini savun* diye bağırıyordu ve bunu kontrol edemiyordum. Bedenindeki garipliği hisseder hissetmez başımı sağa çevirip gözlerimi yumdum. Kontrol etmeye çalışırken onun özlediğim ve hatta unuttuğum sesini duydum.
"Jungkook," diyordu.
"Sorun yok. Güçlerimi bastırıyorum ve sana zarar vermesine engel oluyorum. İblisine söyle, lütfen sakin olsun," diyordu yavaş ve beni sakinleştirmek ister gibi. Gözlerimin kahverengi olduğunu hissedip abime baktım. O sırada Hades'in sesi bir kez daha kulaklarımı doldurdu.
*Hala intikamcı hisler alıyorum ve bu çok güçlü. Kendini savun*
Tam sakin oldum diyordum ki, o ses yüzünden gözlerimin rengi yeniden değişti. Geri adım attım. Hayır, sorun istemiyordum. Abimin sesini bir kez daha duydum. Burada sorun bendeydi, abimde değil.
"Jungkook korkma. Waldo'nun ipleri benim elimde. Sana zarar vermeyeceğim, vermesine izin vermeyeceğim. Hades'i sakinleştir, yaparsın. Sana inanıyorum."
İnanıyordu belki ama içimde ne büyük bir savaş verdiğimi bilmiyordu. Bir kez gücümü bastırmayı denemiştim ve acısını ben çekmiştim. Bunu ikinci kez daha yaparsam ne olurdu bilmiyordum. Ama bir şeyi tüm kalbimle istiyordum, Hades'in sakinleşmesini. Abime sarılmak istiyordum, onu öpmek ve ölüm hikayesini duymak istiyordum. Geçici bir süre de olsa, onunla konuşmak istiyordum. Onu...çok fena özlemiştim.
Bu düşüncelerim beni ne ara sakinleştirmişti bilmiyordum. Ama bu süreçte tam başında olduğum merdivenden baya bir geri çekildiğimi fark etmiştim. O sözler istemsizce dudaklarımdan çıkmıştı.
"Lütfen sakin ol, lütfen. O benim abim ve ben...ben onu çok özledim."
Tüm bunları gözüm kapalı söylemiştim ve sanırım yavaştan gelen bir rahatlık hissi tadıyordum. Herkesin endişeli bakışları bizim üzerimizdeyken başımı yavaşça kaldırdım. Abim aynı yerinde duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampire Mansion⁴ : Tilki
Vampire~~ "Oturmak ister misin?" diye sorduğunda başını olumlu anlamda salladım ama oturmadan önce görüş alanıma bir şeyler girdi. Şu an beni tutan Jungkook'u görmem gerekirken onu görmüyordum. - Malikaneye yakın bir yerdi, fazla yakın. Ağaçlık alanın oldu...