Yazarın Anlatımı~Taehyung notu ararlarken dikkat çekmek istemeyerek Jungkook'a herkes uyuduktan sonra dışarı çıkma teklifini sunmuştu. Jungkook da teklifi kabul edince akşam olana kadar boş boş vakit geçirmişler, akşam olunca da odalarına çıkıp uyuyacaklarını söyleyerek ortadan kaybolmuşlardı.
İlerleyen saatlerde tüm sesler kesilince Taehyung herkesin uyuduğunu hissetmiş ve odasından çıkmıştı. Jungkook'un odasına doğru sessiz olmaya özen göstererek ilerlemeye başlamıştı. Kapıyı hafifçe tıklatıp içeri girdiğinde yarı çıplak bir Jungkook görerek, gözlerini irileştirip elleriyle gözlerini kapatmıştı.
Jungkook açılan kapı üzerine kapıya dönünce gözlerini kapatan hyung'unu görünce kıkırdamıştı.
"Hyung cidden mi? Farklı değiliz, sende olan bende de var."
"Biliyorum ama bu seni çıplakken izleyeceğim anlamına gelmez. Yanlış anlaşılır Kook. Ben gay değilim ve de güzel bir sevgilim var."
Taehyung kendi kendine konuşurken Jungkook çoktan üzerini değiştirip kapının ağzını kapatan Taehyung'a değerek odadan çkmıştı.
"Hadi acele edelim. Vampirler uyumaz biliyorsun. Onlar bizi hissetmeden önce dışarı çıkmalıyız."
"Evet haklısın," dedi Taehyung ve Jungkook'un ardından odadan ayrıldı.
Yürümek yerine hız güçlerini kullanarak evden ayrıldılar. Dışarı çıktıklarında Jungkook, çoktan etrafa bakmaya başlayan Taehyung'a bakıp konuştu.
"Hyung teşekkür ederim. Senin yaptığını bir başkası yapar mıydı bilmiyorum. Ki bence yapsalar bile-" derken Taehyung konuşarak Jungkook'un sözünü kesti.
"Önce kızarlardı ve seni daha çok üzerlerdi," dedi ve vampir hızıyla Jungkook'un karşsına geçip, "Ben ne olursa olsun senin yanndayım, bunu asla unutma Jeon," diye ekledi. Jungkook Taehyung'un ağzından pek kimsenin kullanmadığı soy adını duyunca dişlerini göstererek gülümsedi.
Yoongi, Jimin, Jungkook ve Taehyung yıllardır arkadaş olmalarına rağmen; ne Jimin, ne de Yoongi Jungkook'a sadece soy adıyla hitap etmişti. Ya Jungkook ya da Jeon Jungkook diyorlardı.
"Teşekkür ederim hyung. Birilerinin ne olursa olsun destekçim olduğunu bilmek güzel hissettiriyor."
Taehyung kısaca Jungkook'un omzunu patpatladı ve, "Hadi Kook, önce malikane çevresine bakalım," dedi. Jungkook başını sallayarak onayladı ve birlikte kalarak malikanenin etrafına bakmaya başladılar.
Jungkook özellikle de kuyunun olduğu bölgeye bakmak istemişti çünkü oralarda gezinmiş ve hatta yatıp oturmuştu. Kuyunun yanına geldiklerinde karanlıkta bile görmelerini sağlayan pigmentlere sahip olan gözlerini her yerde gezdirdiler.
Jungkook oturduğu ağaca ilerlemekteyken ondan ayrı ilerleyen Taehyung'un kolunu tuttu ve, "Hyung endişeliyim, beraber yürüyelim," dedi. En son bu civarda yaşanan olay son derece tatsız olmuştu. Taehyung başını olumlu anlamda salladı ve Jungkook ile beraber yürümeye başladı.
Jungkook'un yattığı ağacın etrafına defalarca bakmışlardı ama bulamamışlardı. Hatta bununla da kalmayıp büyük bir cesaretle kuyunun etrafına da bakmışlardı. Yine de bulamamışlardı. Pes etmeyerek baktıkları yerlere birkaç kez daha göz atmış, hatta arka bahçeyi bile kontrol etmişlerdi. Belki de saatlerce hiç durmadan etrafta arayış yapmışlardı. Bir sonuç alamayınca arka bahçeye geçip Sunyeon'un tekrardan can verdiği bitkilerin arasına yere oturmuşlardı.
Bağdaş kurarak oturan Jungkook, ince parmaklarının arasına aldığı uzun otla oynuyorken, ayaklarını uzatarak oturan Taehyung ise başını kaldırmış gökyüzünü izliyordu. Derin bir nefes alıp verdi ve ardından Jungkook'u kontrol etmek için gözlerini ona çevirdi. Jungkook yere bakıyor ve öylece parmağının arasına kıstırdığı çimle oynuyordu.
"Jungkook-shi?" diyerek dikkati üzerine çekmeye çalıştı Taehyung ama Jungkook duysa da ona bakmadı.
"Hemen umutsuzluğa kapılmadın değil mi?" diye sorarken Jungkook gibi bağdaş kurdu.
Jungkook yanıt olarak sadece derin bir iç çekti. Taehyung yerdeki toprağı kullanarak mektup şekline getirdi ve telekinezi sayesinde Jungkook'a doğru uçurdu. Jungkook önünde uçan şeyi görerek başını kaldırdı. O sırada Taehyung mektubu yok etti ve kalan pırıltılarla gülen bir surat oluşturdu. Jungkook bunu görüp de tepkisiz kalmayı başaramayarak kıkırdadı. Gülücük yok olunca da Taehyung'a baktı.
"Hyung bu ne?!" diye sordu gülümseyerek.
Taehyung omzunu silkerek, "Moral mesajı," dedi ve ayağa kalkıp üzerini silkeledi. Ayağa kalkıp elini Jungkook'a uzattı. Jungkook tereddüt etmeden elini tutunca Taehyung gülümsedi ve hızlı bir şekilde Jungkook'u ayağa kaldırdı.
Elini bırakmadan, "Biliyorum şu an not arıyoruz ama... Biraz stres atmak için başka şeyler de yapabiliriz. Mesela...neyi düşünmek seni rahatlatır? Ben Mieshun'u düşününce rahatlıyorum," derken yüzünde o kadar güzel bir gülümseme oluşmuştu ki Jungkook kıskanmıştı.
Jungkook Taehyung'un aksine gülümsemeye çalışarak yanıt verdi.
"Bilmiyorum. Düşündüğümde beni rahatlattığını düşündüğüm biri yok ya da bana iyi gelen bir şey. Sana imreniyorum hyung, hayatı mutlu bir şekilde yaşıyorsun. Bense hep tereddütlerle, korkuyla ve daha birçok olumsuz duygu düşünceyle yaşıyorum."
"Kim demiş? Yani benim hiç tereddüt etmediğimi ya da korkmadığımı mı sanıyorsun? Mieshun'u günün birinde ansızın kaybetmekten o kadar çok korkuyorum ki. Ya da sizden birine bir şey olma korkusu. Bu evrendeki herkes aynıdır Jungkook. Hayatı dertsiz tasasız yaşayan bir kimsenin bile içine gömdüğü korku ve tereddütleri olur. Bence sen bunu aşarsın. Neden benim yaptığıım gibi yapıp sen de Minji'yi düşünmüyorsun? Bir dene, belki seni iyi hissettirir."
"Belki ama birine haddinden fazla bağlanmaktan korkuyorum hyung. Jaehwa'ya da bağlandım ama bak... Haklı olan biz olmamıza rağmen o sevgilisini tercih etti ve aramız açıldı. Üstelik hissettim, o da Seojun'un garip olduğunu biliyordu ama bize inanmak yerine salağa yatmayı tercih etti...
...Hyung, kafama takmıyor gibi görünüyor olabilirim çünkü öyle görünmek istiyorum ama aslında kafam hep orada. O günkü sözlerinde ve...ve sonradan gelen pişmanlık hissinde. Jae yaptığına pişman ama ben bunu biliyor olsam bile ona eskisi kadar yakın hissetmiyorum. Ona 'sevgilim' diyerek koruyacak kadar yakın hissetmiyorum. Duygularım...olmayan duygularım artık tam anlamıyla yok oldu. Yani iyi hissetmek için Minji'yi düşünsem bile fayda etmez..." dedikten sonra derin bir iç çekmiş ve gülüşü solan Taehyung'a bakarak, "Boş ver bunları hyung. Ben sanırım yoruldum ve uyuyup dinlenmek istiyorum," diye ekledi. Taehyung'u dertleriyle daha fazla sıkmak istemiyordu. Kendisi yeteri kadar sıkılıyordu, hyung'unu da sıkmak istemiyordu.
Malikaneye doğru ilerlerken kolunda hissettiği baskıyla önünü Taehyung'a dönmek zorunda kaldı.
Taehyung Jungkook ile göz teması kurarken, "Hepimizin kötü hissettiği dönemler olur Jungkook. Beni yanlış anlama ama, Jaehwa ve senin aranda eşi benzeri görülmeyen bir bağ var. Tabii ki o gün sana söylediklerinin doğru olduğunu savunmuyorum ama yine de bunu yaptı diye ondan ebediyen nefret et de demiyorum. Bunu aşabilirsiniz Jungkook ve-" derken Jungkook'un konuşması Taehyung'un sözünü kesti.
"Ondan nefret etmiyorum. Eğer nefret etseydim o günden sonra bir daha asla yüzüne bakmazdım. Ben bana yapılan bir hatayı ya da ihaneti kolay kolay affeden biri değilim ama affedersem de hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Kendi içimde Jae'yi affettim, bu yüzden onunla konuşuyorum. Ama bu her şeyi unutup tekrardan eskisi gibi olacağımız anlamına gelmiyor hyung. Her neyse, benim dertlerimi daha fazla konuşmayalım ki senin de moralin bozulmasın. Eve dönelim ve dinlenelim."
Taehyung başka hiçbir şey söyleme fırsatı bulamadan Jungkook malikaneye ilerledi. Taehyung da sıkkın bir şekilde iç geçirdi ve daha fazla üstelemeden Jungkook'un peşinden gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampire Mansion⁴ : Tilki
Vampire~~ "Oturmak ister misin?" diye sorduğunda başını olumlu anlamda salladım ama oturmadan önce görüş alanıma bir şeyler girdi. Şu an beni tutan Jungkook'u görmem gerekirken onu görmüyordum. - Malikaneye yakın bir yerdi, fazla yakın. Ağaçlık alanın oldu...