~Jungkook~Son zamanlarda acayip doluydum. Jaehwa'nın davranışları üzerimde hiç harika bir etki bırakmamıştı. O kadar değer verdiğin birinin sana böyle davranması çok sarsıcı bir durumdu. Bana üzülmekten bahsediyordu aptal şey! Ama bilmiyordu ki o gün beni parçalamıştı. Her şeyi anlatmak istiyordum, içimi dökmek istiyordum, Jaehwa'nın nasıl biri olduğunu anlatmak istiyordum, geçmişimizde neler olduğunu haykırmak istiyordum, beni ele geçiren tüm bu duygu ve düşünce karmaşıklığını üzerimden atmak istiyordum. Ama bunları anlayıp rahatlayabileceğim hiç kimse yoktu. Ta ki o sözlerden sonra...
"Anlatmak istediğin çok şey var. Yıllardır biriktirdiğin onca anıyı ya da kötü zamanları birine anlatmak, içini dökmek istiyorsun ama yapmaya cesaret edemiyorsun. Lütfen Jungkook, benimle gel ve konuşalım."
Minji sanırım bu sözleriyle beni rahatlamıştı. Onunla konuşmalı mıydım? Jaehwa ile olan tüm geçmişimi ona anlatmalı mıydım? Bunu yaparsam iyi hissedecek miydim? Tüm bunları düşünürken onun ince sesini bir kez daha duydum.
"Acının da belirli bir tahammül seviyesi vardır. Ne kadar güçlü olursan ol, bu savaşta kendi kendine yenik düşersin."
Bu kız neden bu kadar haklı konuşmak zorundaydı? Sanırım çoktan iyi hissetmeye başlamıştım bile. Onun kolunu tuttum ve daha önce çıkmadığı kütüphane katına çıkarttım. Orada mühürlü oda olmaması işime geliyordu.
Durdum ve ona bakarak, "Burada konuşalım. Hem, istersen daha sonra tura da çıkarız," dedim. Gülümseyerek onayladı. Gülüşüne bakarken oraya takıldım.
Bu kız malikaneye ilk geldiğindeki asabi ve çekilmez kız mıydı? Bu kız hepimizden korkup kaçmak isteyen kız mıydı? Bu kız kimsenin düşüncesini önemsemeyen, dik kafalı olan kız mıydı? Eğer öyleyse neden bu kadar güzeldi? Neden ona bu kadar yakın hissediyordum? Kendimi toparlamak adına derin bir nefes aldım ve tavana baktım. Gözlerim kısa süre sonra tekrar Minji'yi buldu. Bekliyordu. İçimi döküp rahatlamamı bekliyordu.
"Ne anlatmalıyım?" diye sordum bir anda. Omzunu silkti.
"İstersen hiçbir şey. Seni asla zorlamayacağım. Ama Yoongi'nin dediği şeylerden sonra açıkçası, bana her şeyi anlatmanı istiyorum. Jaehwa'ya söylediğin şeyler de neydi? Onu neden unnie'lerin bile tanımadığını söyledin?"
Soruları çok derinden soruyordu. Evet Minji'yi seviyor, ona güveniyordum ama bazı şeyleri anlatmak konusunda tereddüt ettiğim de doğruydu. Bazı şeyler her ne kadar içini rahatlatmak istesen de sır olarak kalmalıydı. Ve bunlardan biri de Jaehwa'nın hayatıydı.
"Minji-ah. Çok bunaldığım, çok sıkıntıya strese girdiğim doğru. Fakat bazı şeylerin...gerçekten de sır olarak kalması gerekiyor."
Yüzü düşünce ona baktım. Bilmek istediğini değil, beni rahatlatmak istediğini biliyordum. Ama ona bir sözüm vardı. Geçmiş yaşantımızdan kimsenin haberi olmayacaktı. Gerçi o bunu umursuyor muydu bilmiyordum.
Elimi Minji'nin çenesine koydum ve başını kaldırıp bana bakmasını sağladım.
"Her şeyi anlatamasam da, seninle uzun bir süre konuşabilirim," dedim ve elimi çektim. Sadece gözlerine bakarak konuşuyordum. O da sadece gözlerime bakarak dinliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampire Mansion⁴ : Tilki
Vampir~~ "Oturmak ister misin?" diye sorduğunda başını olumlu anlamda salladım ama oturmadan önce görüş alanıma bir şeyler girdi. Şu an beni tutan Jungkook'u görmem gerekirken onu görmüyordum. - Malikaneye yakın bir yerdi, fazla yakın. Ağaçlık alanın oldu...