İrileşen gözlerimle Namjoon'un dediği şeyleri sindirmeye çalışıyordum. Bunu gerçekten deyip demediğini düşünüyordum. Diğerleri de tıpkı benim gibiydi. İrileşen gözleri onların tedirgin olduğunu bas bas bağırıyordu. Hepimiz Namjoon'un son sözlerinden sonra susmuştuk. Söyleyecek bir şeyimizin olmamasından değil, bu sözlere nasıl bir tepki vereceğimizi bilmediğimiz için susuyorduk. Ama çok geçmeden Namjoon sessizliği bozarak konuşmaya devam etti."Ne? Neden öyle bakıyorsunuz? Başka ne seçeneğimiz var söyleyin. Malikaneyi kuyudan korumak için hiçbir büyü yok. Evet, malikaneyi korumak için bir sürü büyü var ama kuyudaki karanlık yaratıklardan malikaneyi korumak için bir büyü yok."
Üzerine düşünce her ne kadar haklı olsa da, yine de bunu yapmak çok tehlikeliydi. Gerçi siz Namjoon'un ne dediğini bilmiyorsunuz...
"Ben yokum," diyen Jungkook üzerine bakışlarım ona kaydı. Onun her konuda bu kadar net olmasını sanırım kıskanıyordum. Namjoon şaşkın bir ifade ile Jungkook'a bakıyordu.
"Ne demek ben yokum?" diye sordu Yoongi sinirle ve sert tonda konuşmaya devam etti.
"Jungkook eğer bir işe kalkışıyorsak bunu hepimizin bir aradayken halletmesi gerekir. Öyle ben yokum diyerek işin içinden sıyrılamazsın!"
"Yoongi hyung haklı. Namjoon bu kararı aldığına göre başka bir seçeneğimiz yok," diyen Hoseok da tarafını belli ettiğinde Jungkook kaşlarını çattı. Minji elini Jungkook'un elinin üzerine koydu onu sakinleştirmek ister gibi. Ama ile yarıyor mu bilinmez.
"Lider o olabilir ama hiçbirimize sormadan böyle bir kararı alamaz! Tamam, belki de kuyuyu araştırmaya gitmek bizi korumanın en mantıklı yolu ama oraya gittiğimizde alacağımız riskler ne olacak? Ben bir iblis meleziyim bunu korktuğun için söylemiyorum, sadece sizi düşündüğüm için söylüyorum."
"Bizi düşündüğün için? Peki bizim güçsüz olduğumuzu düşündüğün için kuyuya giremeyeceğimizi falan mı ima etmeye çalışıyorsun?" diyen Hoseok ortalığı biraz karıştırmıştı.
Nedense ne zaman bir karar alınsa daima bu bir tartışmayla sonlanırdı. Tabii bazı arkadaşlar bunlara yabancı olduğu için telaşla oğlanların konuşmasını dinliyordu. Jin araya girdi.
"Jungkook neden öyle düşünsün Hoseok? Şunu unutmayın, burada güçlü ya da zayıf ayrımı yapılmaksızın hepimiz birbirimize muhtacız."
"Jin hyung haklı. Jungkook'un neden öyle dediğini anlıyorum. Endişe ediyor, hepimiz endişe ediyoruz. Namjoon hyung'un sözleri her ne kadar mantıklı olsa da, kuyuya girip kuyuyu araştırma konusunda benim de birtakım şüphelerim var."
Jimin Jungkook'un tarafında olduğunu belirttiğinde etrafa yeniden sessizlik hakim oldu. Ben bu konuda ne yapabiliriz bilmiyordum ama Namjoon'un dediği şey beni de geride tutmayı başarıyordu. Kuyuya girmek? Hayır, bunu yapamazdık. Sessizliği bozdum.
"Çocuklar. Araya girdiğim için özür dilerim ama... Kuyuya girmek sizce de tehlikeli değil mi? Yani birazcık bile mi tehlike arz etmiyor?"
Kimse cevap vermedi. Şu anda hepsinin düşündüğünden emindim. Namjoon kuyuya girmenin bizim güvenliğimizi sarsacağını biliyordu. Ama aynı zamanda da kuyuya girdiğimizde oradaki yaşam hakkında bilgi sahibi olup, kendimizi nasıl korumamız gerektiğini bulabileceğimizi de biliyordu. Aramızdaki sessizlik bir kez daha bozuldu.
"Bence henüz karar vermek için çok erken. Bu, siren melezleri malikaneyi bastığında kızların yanına gitme kararını almak kadar kolay değil. Ben Jungkook'a katılıyorum. Bence kuyuya, araştırma amaçlı gitmek bile tehlikeli."
Jungkook'un itirazı üzerine Jimin ve Taehyung da kendi düşüncelerini sunup Jungkook'un tarafını tutmaya başlamıştı. Şaşırmamıştım. Çünkü bu üçlünün aldığı kararlar hep aynıydı.
"Şaşırtmadınız maknealar," dedi Namjoon göz devirerek. Ardından devam etti, "Orman olayında da böyle yapmıştınız, yine böyle yapıyorsunuz. Neden her zaman aynı fikirdesiniz ki?!"
"Bu sefer ben de onlara katılıyorum Namjoon. Ben canımı yolda bulmadım. Kendi güvenliğimiz için araştırma yapmak amaçlı da olsa o kuyuya asla gitmem. Ve lütfen, sen de başına buyruk bir hareket sergileyip kuyuya gitmeye kalkışma. Kafana koyduğun bir şeyi yaparsın Namjoon, seni çok iyi tanıyorum," demişti Jin elini Namjoon'un omzuna koyarak.
En büyüğümüz bile oraya gitme fikrini hoş karşılamadığına göre, Namjoon'un bunu daha fazla üsteleyeceğini sanmıyordum.
"Madem çoğunluk aynı fikirde... Malikaneyi kuyudan çıkacak tehlikeler karşısında korumak için başka bir şeyler düşünelim."
Bu sözlerden sonra, Namjoon bizi kendi başına bir iş yapmayacağına inandırmış olmuştu. Bir konuyu açıklığa kavuştursak da, kuyu konumuz henüz kapanmış değildi. Kendimizi ve malikanemizi o kuyudan nasıl koruyacaktık?
Onlar bir şeyler düşünüyorsa eğer biz sadece susuyorduk. Yani ben, Eunji ve Minji. Çünkü bildiğimiz pek fazla bir şey yoktu.
-
Ben geldim ama hemen gidiyorum.Çok çok özür dilerim ama son zamanlarda cidden ilham gelmiyor. Umuyorum ki yaz tatilinde bu kurguyu da bitireceğim.
Tekrardan özür diliyorum bu kadar kısa olduğu için ve gidiyorum...
Öpüldünüz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampire Mansion⁴ : Tilki
Vampire~~ "Oturmak ister misin?" diye sorduğunda başını olumlu anlamda salladım ama oturmadan önce görüş alanıma bir şeyler girdi. Şu an beni tutan Jungkook'u görmem gerekirken onu görmüyordum. - Malikaneye yakın bir yerdi, fazla yakın. Ağaçlık alanın oldu...