VI.

332 43 18
                                    

“Unnie, ciddi misin? Yani.. Güzel miyim?”

“Hemde çok. Yongbin, kendini bu kadar küçük görme. Annem ve babamın dediklerini kafana taktığın için yapıyorsan, yapma. Ciddiyim, yapma. O geri kafalılar senin kıymetini bilmiyor. Ama birgün, it gibi pişman olacaklar, güven bana.”

“Teşekkür ederim unnie..”

Ablası Arden'e sıkıca sarıldı minik beden. Sonra da geri çekildi ve konuştu.

“Lix, unnie, siz hazır değilsiniz? Bence hazırlanmaya başlayın, dedem birazdan gelir.”

“Ah, tamamen aklımdan çıkmış.. Ben gideyim de hazırlanayım. Sen de, kendini küçük görmeyi bırak. Görüşürüz minik civcivler!”

“Görüşürüz unnie!”

“Görüşeceğiz noona!”

Arden odadan çıktığında, Yongbin ikizinin elini tutup, yatağın önüne getirdi.

“Bunu giymeni istiyorum. Sana çok yakışacağına o kadar eminim ki!”

Yongbin, Yongbok için hafif sarıya kaçan beyaz bir takım çıkartmıştı. Üzerinde altın zincirler ve altından düğmeler vardı. Ucunda inci olan zarif, sallanan bir küpe de çıkarmıştı. Cebinin önünde bir arma vardı.

“Ben çıkıyorum, giyin ve saçlarını güzelce tarayıp kulağının arkasına at, şurada ten rengine yakın bir nemlendirici var, onu da sür ve dışarı gel”

“Peki Yongbiniee, teşekkür ederim”

“Rica ederim Felixie!”

Yongbin odadan gülümseyerek çıktı ve kapıyı ardından kapattı. Yavaş adımlarla merdivenin birkaç basamağından indi ve kafasını uzatıp, etrafa bakındı. Anne ve babası ortalıkta görünmüyordu. Bu Yongbin'in gülümsemesine sebep olurken aşağı indi ve koltuğa oturdu. Tırnağının hemen yanında çıkan kalkık derisiyle uğraşırken, duyduğu adım sesleriyle başını merdivene çevirdi.

Neyse ki anne veya babası değildi. Büyükannesi gelmişti. Saygı göstermek için ayağa kalktı ve büyükannesinin elini tutup öptü.

“Kraliçem?~”

Şirin şirin konuşmasına gülen büyükannesi, Yongbin'in poposuna minik (!) bir şaplak atıp konuştu.

“Sen ne güzel olmuşsun böyle?”

“Teşekkür ederim”

Jeon sarayı

“Şurada leke kalmış, temizleyin!”

(...)

“Ya, Seokjin Hyung! Yeme masadakileri!”

“Açım ulan, aç!”

Jeon sarayında ise tuhaf bir telaş hüküm sürüyordu. Tek veliaht prens Jungkook bütün hizmetçi ve aşçıları telaşa sokmuşken, kral Jeon ise oğlunun telaşlı hâline gülüyordu.

“Hey hey hey! Bayan Seo onlar oraya değil, şuraya”

(...)

“Aaah! Baba! Hyung'u burdan alır mısın!?”

(...)

“O perdeler koltuk takımına hiç uymamış!”

(...)

“Ya Jeongin, üzerine adam akıllı şeyler giy! Pembe don ve kırmızı gömlek nedir ya! Yemin ederim daha kral olmadan yaşlandım, yıldım ya!”

“Ya Jeongin, üzerine adam akıllı şeyler giy! Pembe don ve kırmızı gömlek nedir ya! Yemin ederim daha kral olmadan yaşlandım, yıldım ya!”

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Felix'imizz

Cursed Princess • JJK✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin