Yemekler yenilmiş, oturma odasına geçilmişti. Kral Lee ve Kral Jeon'un arasındaki iplerde hafif bir gerginlik vardı. Jungkook ise parmaklarıyla oynayan masum Yongbin'den gözlerini alamıyordu. Ona öyle tatlı, öyle güzel geliyordu ki, kelimeler kifayetsiz kalıyordu. Fakat Yongbin'in bunu fark etmemesi biraz moralini bozuyordu.
Sonunda Prenses Arden'in ağızını aralamasıyla sessizlik kesildi.
“Havada gerginlik kokusu var, sakin mi olsanız acaba?”
“Ne gerginliği canım? Gayet sakiniz. Şey, bu arada Kral Lee, az önce alınmadınız umarım?”
“Yok canım, çocuk işte.”
Jungkook kendisine çocuk gibi davranılmasından nefret ediyordu. Hızla karşılık verdi.
“On dokuz yaşındayım, ve yazılı kurallarımıza göre on sekiz yaşında reşit sayılıyoruz. Yani ben çocuk değil, bir yetişkinim Kral Park.” (Kore'de nasıl oluyor bilmiyorum o yüzden Türkiye'deki gibi yaptım)
Kral daha fazla sinirlenmemek adına derin bir nefes aldı. Prens Jeon ona göre hem akıllı hemde çok bilmiş gıcık biriydi. Her ne kadar kızı Yongbin'den korksa da, onu bu prense yâr etmemeye kararlıydı. Yongbin, bu prensle evlenmeyecekti. Yada kral öyle düşünüyordu.
“Oğlum, sakin ol. Sana o anlamda çocuk demedi. Ayrıca Kral Lee, size ve eşinize bir şey sormak istiyorum. Müsaade eder misiniz?”
“Tabii tabii buyrun?”
“Yongbin'den bu denli korkmanızın sebebi nedir acaba?”
“Hah, korkmak mı? İnsan kendi kızından korkar mı hiç?”
“Ona bakılırsa, insan kendi kızından nefret de etmez. Fakat siz ediyorsunuz. Yani, siz insan değil misiniz Kral ve Kraliçe Lee?”
'Kral ve Kraliçe Lee' kısmını tükürürcesine telaffuz etmişti. Kraliçe ağzı açık bir şekilde öylece kalırken, Kral Lee soğuk soğuk terlemeye başlamıştı. Kraliçe kendini toparlayıp, konuşmaya başladığında, Jungkook'un alaycı ve soğuk bakışları, Kraliçe Lee'yi buldu.
“Prens Jungkook, ayağı kalkın lütfen. Yongbin, buraya gel, Prens Jungkook'un karşısına.”
Yongbin, annesinin sözünü ikiletmeden geldi ve Jungkook'un tam karşısına dikildi.
“Eeee?”
“Şimdi, bakın Prens Jungkook. Yongbin'in gözlerine dikkatle bakın.”
“Onur duyarım. Fakat önce ondan onay almalıyım.”
Yongbin'e döndü ve konuştu.
“Bu güzel gözlerin derinlerine dalmam için izin verir misiniz, Prenses Lee?”
Bu güzel rica, Yongbin'in öyle hoşuna gitmişti ki, hiç düşünmeden gülümseyerek kafasını aşağı ve yukarı salladı.
Jungkook'un gözleri önce gülüşünü buldu. Ne de güzel gülüyordu, Rocca kokulu sigması.
Yongbin'e biraz daha yaklaştı ve hafif eğilerek göz göze gelmelerini sağladı. Yongbin, Prens Jeon'un kendisine her baktığında farklı duygularla baktığını hissetmişti. İlk geldiğinde baktığı duygu yüklü gözlerle, bu gözler aynı değildi. O gözlerde hayranlık hüküm sürerken, şuan karşısında, kendi gözlerinin derinlerinde gezinmekte olan gözlerde aşk ve hoşlantı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed Princess • JJK✔
Fanfictionİki büyük krallık, Lee ve Jeon krallığı. Lee Yongbin psikolojik baskı ve de fiziksel şiddet uygulayan, adını "Lanetli Prenses" olarak lekeleyen bir Anne-Babaya sahipti. Jeon Jungkook ise en iyi şekilde yetiştildi ve de veliaht olarak seçildi. Faka...