XXII.

179 26 27
                                    

Bağırışma seslerini duyanlar salona akın etti. İki Kraliçe de Kralları kollarından tutup sandalyelere oturttu.

“Chanyeol, neler oluyor?”

“Birşey yok hayatım. Sadece, Yongbin ve isterlerse kardeşleri bizde kalabilir, ama bu ikisi gidecekler.”

“Ne? Neden?”

“Sonra anlatırım. Hazır Yongbin'in kardeşleri de buradayken sorayım. Çocuklar, bizimle kalmak mı istersiniz, ailenizle gitmek mi?”

Felix hemen atıldı:

“Yongbin'i bırakmam. Ben kalacağım hyunglarım ve noona”

“Bende kardeşlerimi tek bırakamam, bizde kalıyoruz noona”

“E o zaman bende kalayım. Zaten onlar her türlü cezalarını bulacak.”

Acele verilen kararlar genelde çok tehlikelidir. Sonuçları hep kötüdür. Fakat bu karar, alabileceklerinin en doğrusuna benziyordu.

Kral ve kraliçe şok içinde, bir çocuklarına, bir Kral Jeon'a bakıyorlardı. Çocuklarının bu kararı yüzünden ikili dumura uğramışlardı.

Lâkin, Yongbin anne-babasına tezat daha canlı, daha güleryüzlü oluvermişti bir anda.

“Şimdi, Lee Jingyu ve Lee Minji. Tasınızı tarağınızı toplayıp sarayımdan kaybolun.”

Kral ve Kraliçe Lee, sinir ve utancın peşinde getirdiği kırmızı lekeyi suratlarına fırlatmış, hızla kaldıkları misafir odasına gidip eşyalarını toplamışlardı.

“Yongbin'in kardeşleri. Temelli mi kalacaksınız, yoksa birkaç gün mü?”

“Yongbin temelli kalacaksa, biz de temelli kalırsak sorun olmaz. Değil mi?”

“Tabiki. Muhafızlarım, anne-babanızla gidip eşyalarınızı toplayacak. Artık kaldığınız odalar, sizindir.”

“Teşekkür ederiz Kral Jeon”

“Lütfen, bana 'Kral Jeon'dan başka veya 'Efendim'den başka herşeyi diyin. Artık aynı sarayda kalacağız sonuçta.”

“Şey.. Ne diyelim peki?”

“Umm... Chanyeol amca?”

“Peki, Chanyeol amca! Sarılabilir miyim, lütfen?~”

“Kkkk tabiki, sormana bile gerek yok”

(...)

Eşyalarını dolaba yerleştirmeyi bitirdiğinde, kapısı çalmıştı.

“Gel?”

Kapı aralandı ve daha önce sarayda hiç görmediği bir suret kapıda belirdi.

“Merhaba, şey, ben Bang Christopher. Ama Bangchan da derler. Jungkook'ların uzaktan kuzeniyim.”

“Ah, merhaba. Peki, ben seni neden hiç görmedim?”

“Umm, misafirleri pek sevmem o yüzden odamdan çıkmadım. Fakat artık ev arkadaşıyız, yani çıkabilir ve sizlerle tanışabilirim diye düşündüm?”

“Tabiki, doğru düşünmüşsün. Bende Park Yongbok. Fakat Felix'i tetcih ediyorum. Kişisel bir mesele”

“Pekâlâ, Felix. Memnun oldum”

“Bende memnun oldum, Chris”

“Aksanın biraz tuhaf, nerelisin?”

“Ah, Kore'liyim, fakat yazın Avusturalya'ya gitmiştim, ordan biraz aksan bozukluğu yaşadım.”

“Ne, Avustralya'da mıydın? Bende geçen yaz oradaydım!”

“Cidden mi?! Bu arada.. Gelsene ayakta kaldın.”

Çekingen adımlarla çilli bedenin yanına yaklaştı ve yatağa, tam yanına oturdu.

“Eee, Avustralya nasıldı sence? Nereleri gezdin? Ne için gittin? Pardon! Çok soru soruyorum değil mi? Üzgünü-”

“Hayır, hayır. Sorun değil, ben böyle şeyleri severim.”

Ve ikili, uzun bir sohbetin içine girdi..

Heh, Chanlix'i de -Bxb veya gxg'ler bff olarak- kattığıma göre artık rahatım. Geriye iki-üç bff kaldı :))

Sınırı hızlı geçmişsiniz? Teşekkür ederim ♡

Oy sınırı: 18

Okuduğunuz için teşekkürleeer~<3

Cursed Princess • JJK✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin