II.Bölüm ♣

385 56 51
                                    

♣ ♣ ♣

Akşamüzeri makarna partisi yapacağımıza söz verdiğim için fayanstan parlayan yüzünü seçmeye çalıştığım, ela gözlü arkadaşımı evden nasıl çıkarabileceğimi düşünmüştüm. Omzumun gerisinden ona baktım. Burada olması onun hayrına değildi fakat onu evden sebepsiz yere çıkaramazdım.

Yinede Mavi gözlü dev böyle emrettiyse, böyle olurdu.

"Biliyor musun? Kavunlu da var." diyen bir ses, düşüncelerimin önünü kesti. Zihnim bir anda birkaç gün öncesine gitmiş ve anlık duygu durumumu kaybetmiştim.

"Ne?" dedim sorgularcasına. "Ne kavunlusu?"

"Sakız." dedi kadın. "İster misin?"

Başımı beton duvara yasladım ve saten elbisemin bacaklarımı örttüğüne emin olana kadar çektim. "İstemiyorum."

"Yoksa alındın mı?" dedi adam. "Sadece dalga geçiyordum."

"Sukin syn." (Orospu çocuğu!)

"Ne diyor o bana?" dedi adam, telaşlı bir şekilde.

Kadın, bilmediğini belli edercesine omuz silkti ve arkasını dönüp, oturmak için kirli metal plakaya yöneldi. Başımı bacaklarımın arasına yasladım ve gözlerimi kapattım.

♣ ♣ ♣

Aradan kaç saatin geçtiğini bilmiyordum fakat işittiğim bir ayak sesi, gözlerimin aralanmasına sebep olmuştu. Yokluğumda çılgına dönen Daphne, geçen hafta Elle'dan aldığı yüksek topuklu siyah kadife ayakkabılarıyla koşarak buraya gelecek ve kolundaki şıngırtıya sebep olan inci bileklerini göz hizasında tutarak, polislere beni çıkarmaları için yalvaracaktı.

Muhtemelen yanında eski erkek arkadaşım Henry de olacaktı ve o muazzam yakışıklı haliyle bana göz kırpıp, beni çıkartmak için işlemleri tamamlayacağını söyleyeceklerdi. Meraklı bir beklentiyle yerimde doğruldum ve "Sakız ister misin?" diyen kadına göz gezdirdim.

"Arkadaşlarım..." dedim neşeyle. "Beni kurtarmaya geldiler."

"Öyle mi?" dedi kadın. Ardından kollarını göğsünde kavuşturdu ve beton duvara yaslandı. "Arkadaşın tam olarak şeye mi benziyor? Hmm... Siyah saçları olan ve siyah gözleri... Üzerinde bir tane rozeti olup, krem rengi üniforma giyinen ve elinde kelepçe taşıyan birine?"

"Ne?" dedim yavaşça. O sırada kadının tarif ettiği adam tam göz hizamda durmuş ve bana sanki çirkin bir varlıkmışım gibi bakıyordu. Önümde duran asma kilidi çözdü ve beni bileğimden yakaladığı gibi kendisine çekti.

"Pomedlenneye, ublyudok!" (Yavaş ol biraz, piç!)

"Rusça yasak." dedi oldukça tok bir ses ile. "İtalyanca konuşabildiğini biliyorum, Ariel Rush."

Gerçek soyadım bu değildi fakat İtalyan polisinin bile buna erişimi olmadığı, belliydi. Yinede önceki evliliklerimde aldığım soyadlar düşünüldüğünde... Birden fazla kez Kilby, Duffield, Woodcook, Funnel ve Ausey olmuştum. Fakat hiçbir zaman Rush olmamıştım. 

Rush, Mavi gözlü devin gerçek soyadıydı ve bana verdiği soyad...

İtalyanca konuşabildiğimi nereden bildiklerini bilmiyordum fakat beni kolumdan çekiştirmeye devam etmenin pek de akıllıca olmayacağını düşünmüş olacak ki... Bileklerimi yeniden kelepçeledi ve metal bir kelepçenin çıkarttığı "tık." sesi kalbimi ikiye yardı.

"Bu kelepçeler canımı yakıyor." dedim. Yalan söylüyordum. Yalnızca, bir Krasivaya Devuşka (güzel, narin kadın) biletimi kullanmaya çalışıyordum.

RUS BEBEĞİ. +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin