XXII.Bölüm ♣

132 48 8
                                    

♣ ♣ ♣

Gözlerimi kapattım ve denizin, dalgalar halinde kıyıdaki taşlara vurmasının yarattığı o tatlı sese eşlik eden, bardaki DJ'in bozuk İtalyancası ile söylediği şarkılardan ziyade, arka planda çalmaya devam eden güzel müziğe odaklandım.

Ilık bir rüzgâr esti ve bacaklarımın arasından geçip gitti. Saçlarım, kumların üzerinde gelişigüzel serili bir şekilde duruyordu ve tenim, tümüyle doğaya teslim olmuş gibiydi.

Dalgaların tatlı sesi, müziğin ahengi içerisinde kayboldu ve ayakkabımın açıkta bıraktığı tenime değen su damlaları, irkilmeme sebep oldu. Dirseklerimin üzerinde doğruldum ve bana doğru gelen gölgeye baktım.

Gölge, gittikçe bir insan siluetine dönüştü. Üzerinde sedef beyazı mini bir elbisesi vardı ve bacakları, uzundu. Saçlarını tam tepeden dağınık bir topuz yapmış ve önüne düşen birkaç tutamı, kulağının arkasına ittirmişti. Koyu yeşil gözleri beni buldu. Ardından gecenin koyuluğunda parlayan yıldızların, kendini gösterişe sunduğu gökyüzünü.

Bu koyu yeşil gözleri nerede görsem tanırdım.

Abby Sytnikova, buradaydı.

Bunun bir hayal olduğunu biliyordum. Çünkü şimdi başımı çevirip, olduğum yere baktığımda; bedenimin halen daha kumsalın üzerinde, iki elini yana doğru açmış bir şekilde uyuduğunu görebiliyordum. 

Abby, yanıma kadar geldi ve dizlerini kırıp, kumun üzerine oturdu. Ardından bacaklarını karnına çekti ve kollarını, bacaklarına sardı. Hiç konuşmadı. Dakikalar boyunca yalnızca dalganın sesini dinledi.

"Neden buradasın, Ariel?"

Dudakları nihayet kıpırdanmıştı. Aynı soruyu ona soracaktım fakat bunun bir rüya olduğunu biliyordum. Abby, gerçekten burada değildi.

"Bilmiyorum."

"Kendine hiç sordun mu? Neden buradayım diye."

"Çok." dedim ve derin bir iç çektim. Ardından ben de bedenimin yanına kuruldum ve Abby gibi bacaklarımı karnıma çekip, kollarımı bacaklarıma doladım.

"Sen denizden hoşlanmazsın fakat şimdi bakıyorum da... Bir kumsalın köşesinde oturmuş, küskün bir şekilde denizi seyrediyorsun."

"Küskün olduğum doğru." dedim ve omuz silktim. "Ama yanılıyorsun, Abby. Yalnızca denizi seyretmiyorum. Aynı zamanda gökyüzünü de seyrediyorum."

"Ve?" dedi Abby. Göz ucuyla bana baktı. "Bunu yaparken, tüm sorunlarını unutuyor musun? Özellikle şu canını sıkanları."

"Hayır. Yani... Pek faydası olduğu söylenemez."

"O halde burada olmamalısın, Ariel."

"Haklısın, bir deniz kenarında olmamalıyım."

"Hayır, İtalya'da olmamalısın."

Kaşlarımı çattım. O bunu biliyor muydu?

"Abby sen... Benim İtalya'da olduğumu biliyor musun?"

"En başından beri." dedi Abby. Ardından parmağıyla kumun üzerinde birkaç figür çizdi. "Seni, ait olduğun örgütü ve yaşadığın her şeyi biliyorum. O yüzden diyorum ya, burada olmamalısın. Özgür olmalısın."

"Benim de isteğim bu fakat ne yapabilirim ki? Ellerimde görünmez bir kelepçe var. Buradan hiçbir yere gidemiyorum."

"Son zamanlarda fazla üzgün gözüküyorsun."

"Üzgünüm çünkü, Abby."

"Neden? O seni bırakıp gitti diye mi?"

"Kim?"

RUS BEBEĞİ. +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin