XXIX.Bölüm ♣

207 50 20
                                    

♣ ♣ ♣

Direksiyonu önce sola sonra sağa sonra tekrar sola ve sonra tekrar sağa kırdım. Eğer İtalya'nın trafik polisleri beni seyrediyor olsaydı, muhtemelen beni tutuklamak için yeni bir sebep bulduklarından dolayı kendilerini alkışlarlardı.

Kendime Tanrı'nın gözünden bakabilmeyi çok istediğim gecelerden birindeydim. Dışarıdan nasıl gözüktüğümü biliyordum fakat yukarıdan nasıl gözüktüğümü bilmiyordum. Saçlarım ve makyajım dağılmıştı. Üstelik o kadar çok içmiştim ki...

Eski ben olsa, çoktan direk dansı yapmak için masaların üzerinde hayali bir direk arardı.

Şimdiki ben ise gözyaşları eşliğinde araba sürmeye çalışıyordu.

Nasıl bu hale gelebilmiştim?

Pekâlâ çok sarhoş değildim. En azından kendimi kaybedecek kadar değildim. Görüşümün bulanıklaşmasının sebebinin içtiğim alkol değil de gözyaşlarım olduğunu biliyordum.

Ağlıyordum.

Bir kız çocuğu gibi, dakikalardır ağlıyordum!

Lorénzo, onun yüzünden ağladığımı bilseydi muhtemelen benimle alay ederdi ve şimdi Daphne, sağ koltuğumda oturuyor olsaydı, bana bakıp gülümser ve gözyaşlarımı silmemi, en yakın barda eğlenip, kafamızı dağıtmamız gerektiğini söylerdi.

Neden ağlamak daha cazip geliyordu?

Aklıma, partide bıraktığım Liviana geldi. Muhtemelen Lorénzo ile dakikalardır sevişmişlerdi ve şimdi biraz içki içip, geceyi devam ettireceklerdi. Bana dokunmaya tenezzül etmemişti fakat başka kadınlarla sevişiyordu.

Neden, neden, neden!

Yaptığım tek şey, hızlı bir şekilde yolun üzerinde ilerlemek ve yolu aydınlatan ışıkların varlığını hissetmekti. Okuduğum kitaptaki ana karakter Violet Alvarez, ölüm kararını arabayı sürerken alıyordu ve kaza yapıyordu. Onu çok iyi anlıyordum çünkü şu an aklımdan geçen tek fikir, ölmekti.

Ya da eve dönmek...

Evin yolunu hatırlamıyordum, burasının neresi olduğunu da. Sanki hiç bilmediğim bir evrenin içine hapsedilmiş gibiydim. Gözyaşlarımı durdurmanın bir yolu yoktu ve sürekli ağlıyordum. Bunu nasıl keseceğimi bilmiyordum. Tek bildiğim artık bu hayata ait hissetmediğimdi.

Yaşadığım şeyler aklıma geldiğinde ürperdim ve tenimi buzdan bir alevin sardığını hissettim. Paranoyam, Borderline atağım ile birlikte baş göstermiş ve sanki beni takip eden arabalar olduğunu hissetmiştim. Sağ elimle ileriye uzandım ve dikiz aynamı düzelttim.

Dikiz aynamdaki gözlerim ile denk geldiğimizde, zihnim üç sene öncesine gitti...

"Bizi mi takip ediyorlar?" dedi Daphne.

"Aynı aksiyon filmlerindeki gibi." dedi Nemesis.

"Biliyor musun? Aksiyon filmlerinin sonunda ne oluyor?"

"Ne oluyor?"

"En zayıf olan ve sağ koltuk prensesleri, öldürülüyor!"

"Çok komiksin." dedi Nemesis. Ardından bana döndü.

Daphne beni sürekli çekiştiriyor, koltuğumu sarsıyor ve korkuyla bağırıyordu.

"Biraz daha hızlı olmalısın, bizi yakalayacaklar!"

"Tanrı'm, sana o topuklularla gaza basamayacağını söylemiştim!"

"Sen öyle san!"

Neşeyle kahkaha attım ve hemen sol tarafımda oturan, bir zamanlar çok sevdiğim arkadaşım Nemesis'e göz kırptım. Koyu, patlıcan moru saçlarını kısacık kestirmişti ve akşamki katılacağımız partide sahne alacak olan ünlü müzik grubundaki elektro gitariste aşık olduğunu söylemişti.

RUS BEBEĞİ. +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin