VIII.Bölüm ♣

205 51 19
                                    

♣ ♣ ♣

On yedi yaşındaydım.

Hayatın, benim için hiçbir anlamının olmadığı fakat bir o kadar yaşama isteğiyle hayata tutunduğum yaşımdaydım. Saçlarım kısaydı ve kızıl boyadan kalan bazı lekeler, suratımda yer ediniyordu. Gözlerim buğuluydu. Dün akşam yediğim kırbacın ardından, sırtımdaki yara izleri yer yer sızlıyordu. 

Saçlarımı geriye doğru attım ve bir saat önce kaçtığım evden beni aramaya ne zaman çıkacaklarını düşündüm. Mavi gözlü dev uyuyordu. Uyandığında, artık evde olmadığımı fark edecekti ve adamlarını gönderip, şehrin her bir yerinde beni arayacaklardı. Yurt dışına çıkışım yasaktı. Bu yüzden beni havaalanında yakalarlardı. Eğer gerçek bir Ariel, deniz kızı olsaydım... Muhtemelen okyanusun serin sularına kendimi bırakır ve beni bir daha asla bulamayacakları yere kadar yüzerdim.

Rastgele içeriye girdiğim bar, uyuşturucu satıcıları ve kullanıcılarıyla doluydu. Öyle ki herkes kendi halüsinasyonunu yaratmış ve karşısında olmayan kişilerle sohbet ediyordu. Bir adam, gözlerini atmaca gibi üzerime dikti ve otuz iki dişini açıp gülümsedi. O korkutucu birisi değildi, en azından Mavi gözlü dev kadar...

Kimse, "on yedi yaşında neden buradasın?" diye sormadığı için içeriye daldım. Parmağımdaki evlilik yüzüğünü, daha demin üzerinden geçtiğim pis ara sokağın açık rögar kapağından aşağıya attım. Eminim lağım fareleri onu çoktan bulmuştu ve kendi aralarında evcilik oynuyorlardı. Bu düşünce kulağa komik geliyordu. Bu yüzden kendimi güldürmek için hep böyle şeyler düşünüyordum.

Neticede o adamın parmağıma yüzük iliştirdiği geceden beri, evcilik oynayan mutsuz bir lağım faresinden farkım yoktu... Mavi gözlü dev sorduğunda, kaybettiğimi veya çalındığını söyleyecektim. Gerçekler kimin umurundaydı ki?

Mor, mavi ve kırmızı yanıp sönen ışıkların altında, yarı çıplak bir şekilde dans eden kadına baktım. Önündeki metal direği, diliyle boydan boya yalıyor ve onu izleyenlere harika bir görsel şölen sunuyordu. Siyah renkli deri tangası ve jartiyer kemeri vardı. Siyah renkli jartiyer çorabı, baldırlarını kısmen örtüyordu. Kalçaları güzeldi ve göğüsleri fazlasıyla dolgundu.

Saçlarını tam tepeden at kuyruğu yapmış ve her direğin etrafında bir tur döndükten sonra bacağını demire yaslayıp, başını arkaya doğru eğiyordu.

Cebimde titreyen telefonuma baktım.

Mavi gözlü dev, beni bulduğu yerde öldüreceğini söylüyordu.

Neyse ki ilk evden kaçışım değildi.

Son da olmayacaktı.

Telefonumu bar tezgâhının üzerine gelişigüzel fırlattığımda, barmen; telefonu düşmeden önce yakalamış ve havaya kaldırıp, gülümsemişti.

"Takıntılı eski sevgili mi?"

Kaşlarımı çattım ve barmenin, soğuk gri gözlerine baktım. Saçları kahverengiydi ve rastalıydı. Üzerinde, Metallica yazılı gri rengi bir t-shirt vardı ve sol kolunda deri bir bileklik...

Başımı hayır anlamında iki yana salladım fakat ona kızmadım.

Herkes, on yedi yaşında bir genç kızı barda görünce aynı şeyi düşünürdü.

Ya hayatını sonlandırmak için buradaydı ya da yeni bir hayata başlamak için.

Ama hiçbiri, sekiz yaşında kaçırıldığımı ve on dört yaşımdan beri tacize, tecavüze uğrayıp bir Rus mafyası tarafından esir alınıp, henüz ilk cinayetini birkaç hafta sonra işleyeceğinden habersiz yaşarken, kendisinden yaşça büyük bir adamın karısı olduğumu hayal edemezdi.

RUS BEBEĞİ. +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin