İncila üzerine pijamalarını giyinmiş, mutfakta tek başına oturup boşluğa bakarak düşünüyordu. Parmağını masada gezdirirken kucağında oyuncak bebeği vardı. Onu, kendisine güç vermesi için yalvarır gibi baş parmağıyla sevip duruyordu.
Kalbi acıyordu İncila'nın. Ruhu sızlıyordu.
Naz'dan yediği darbeler o kadar hızlı ve kesintisizdi ki, İncila toparlanıp ayağa kalkmayı başardıkça Naz yeniden tekmeleyip düşüyordu onu.
Oysa İncila yere düştüğünde, tekrar ayağa kalkmaya çalışıyorsa bunu bile sadece Naz için yapıyordu. Naz'ı mutlu edebilmek için.
Gözyaşlarının hızlı hızlı masaya damladığını görünce hemen bir kağıt havlu alıp temizlemeye çalıştı. Sonra kucağındaki oyuncak bebeği yüzüne yaklaştırıp burukça gülümseyerek öptü. Ama bu kez bu oyuncak bebeğe bakarken Naz'dan, çocukluklarından, ona dair hayallerinden başka bir şey düşündü.
Annesini...
Annesi hayatta olsaydı acaba nasıl bir hayatı olurdu...
Naz'sız bir hayatın ihtimalini hayal etmek bile cesaret isterdi. Ama bu gece Naz'ın kurduğu o cümle yüzünden şu an bunu düşünmekten kendini alamıyordu.
Annesiz büyümeseydi hayatı nasıl olurdu...
Belki bugün bir moda tasarımcısı olmuş olurdu. Gerçi çocukken babannesi ona terzilikle ilgili şeyler öğrettiğinde çok da ilgisini çekmezdi. Naz'ın eskilerini kesip biçip kendi bedenine uydurmaya, eskimiş, yırtılmış yerlerini düzeltmeye çalışıp, neredeyse yeni tasarımlar oluşturmaya başladıkça ortaya çıkmıştı moda tasarımla ilgili tutkusu. Naz olmasa belki bu tutku hiç ortaya çıkmazdı, yine doktor olmak isteyen o küçük kız olarak kalırdı.
Ama en azından üniversite sınavına girememesi için odalara kilitlenmiş olmazdı. Ya da başka şansı olmadığı için yetenek sınavlarına hazırlanmak yerine garanti bir bölüm tutturmak için sınava çalışmış olan umutsuz bir kız çocuğu da olmazdı.
Mutsuz olmazdı bir kere, çaresiz olmazdı bu kadar. Annesi onu hayallerinin peşinden koşması için her koşulda desteklerdi çünkü. Saçlarını okşayan el olurdu, bedenini sarardı sımsıcak kollarının arasında...
O kadar özlemişti ki annesinin sıcak ve yumuşak bedenini hissetmeyi, kokusunu duymayı, gülümsemesine bakmayı... Onun sesinden duyacağı bir kelimeyi bile özlemişti.
Artan ağlama hissiyle boğazı yanarken burnunu çekip oyuncak bebeği kalbinin üzerine bastırdı. Ellerini çarpaz bir şekilde kollarının kenarlarına koyarken hem bebeğe hem kendine sımsıkı sarıldı.
"İnci?"
İncila duyduğu sesle gözlerini açtığında mutfak kapısında duran Emine'yi gördü. Emine uzun saçlarını kulağının arkasına koyarak ona yaklaştı.
"Sen burada mıydın? Korktum seni odada göremeyince. Ay çok şükür sağ çıktın o Naz'ın yanından ya... Ama uyku tutmamış seni baksana."
İncila oyuncak bebeğini masaya bırakırken eliyle yüzünü ovar gibi yaparak gözyaşlarını sildi. Mutfak ışığı o kadar kısıktı ki Emine İncila'ya biraz daha yaklaştığında yüzünün halini ancak yeni fark etmişti.
"Ya... Ağlıyor musun sen?" Emine dudaklarını hırsla birbirine bastırdı. "Ah İncila ya... Ne yaptı o Naz yine? Ben çıldırmak üzereyim burada, sen nasıl tahammül ediyorsun?" Sinirli bir şekilde fısıldadı. "Bitmeyecek mi bu kızın işkencesi!"
"Yok Emine..." Başını iki yana sallayıp gülümsemeye çalıştı. "Naz bir şey yapmadı. Daha doğrusu ben bu kez, yapmasına izin vermedim."
Emine'nin yüzünde minik bir tebessüm oluştu. "Vermedin mi? Nasıl yani?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sakla beni | naz x incila
Fanfiction''yıllardır kendimden bile sakladığım büyük bir sırrım var.'' * 'sakla beni' dizisindeki naz ve incila karakterlerinin hayran kurgusudur. olay örgüsü temelini diziden alsa da büyük ölçüde bağımsız ilerleyecek. izlemiyorsanız da okuyabilirsiniz bence...