Bölüm 21 - Yüz Yıllık Aşk Acısı

1.6K 93 946
                                    

bu bölüm FilBel özel bölümüdür. Nazİla içermez. #FilBel sevmeyenlerin yazarın kalemine sövmeden kibarca diğer bölümü beklemeleri rica olunur. (inş 3-4 güne gelir en geç)

(zaten bir şeyler yazacak motivasyonu zor buluyorum, zorbalanırsam olay çıkar!!!😿!)

bölüm kan, şiddet, kesici aletler, ve mafya belgin gibi tetikleyici ögeler içerir.

bu bölümde yaşananlar taş evde, gerekli emniyet önlemleri (?) alınarak ve profesyoneller (kontes belgin) tarafından uygulanmaktadır, sakın evde denemeyiniz.

...

*

Belgin, taş evindeki yerin altında bulunan karanlık bodrumunda, ortaya kurulan masanın baş köşesinde oturuyordu.

"Sana yap hamleni dedim. Belki eşkıyalık denemende kaybettin ama kumarda kazanırsın ne dersin?"

Korumalarının zorla sandalyeye oturtup başına silah dayadığı adam, elindeki iskambil kartlarını acıdan titreyerek tutuyordu. Kartlarda gözünü gezdirirken korkudan hamle yapamıyor, esmer yüzünde biriken ter damlaları süzülüp sakalına karışıyordu. Belgin adamın halinden bunaldığını hissederek sıkıntıyla sağ elini hafifçe hareket ettirerek yelpazesiyle kendini serinletti.

"Ah... Yüzünün haline bak... Elin çok mu kötü?"

Adam bu söz üzerine titreyerek, sağ elinin çekilmiş iki tırnağına acıyla baktı ve büyükçe yutkunurken adem elması belirgin bir şekilde hareket etti. Belgin bu manzaraya sinirden gülmeye başladı.

"Elin derken kartları kast ediyorum... Biraz poker surat ol, kartlarının ne kadar kötü olduğunu belli etme ki ben de oynadığımdan bir şey anlayayım. Plan yok, strateji yok. Bu beceriksizlikle sana nasıl iş verdi bunca insan?"

Eliyle masaya vururken bodrum katında sesi yankı yaptı.

"Her yanlış hamlede elinden bir parça daha gidiyor farkında mısın? Evet, bu sefer gerçekten elini kast ettim. Hadi, seni daha fazla bekleyemem. Şimdi hamleni yap ve yaparken de bana doğru cevap ver. Emri sana kim verdi?"

Belgin'in en yakın adamı Zülfikar'ın ittirmesiyle adam hamle yapmaya mecbur kaldı.

"Valla bilmiyorum Belgin Hanım!..." diye inledi, elindeki kartı masadaki destenin üzerine koyarken.

Zülfikar adamın ensesinde bir tutam saçından tuttuğu gibi kafasını masaya vurup sonra da geri çekerek başının yukarıya kalkması sağladı.

"Hanımefendinin adını ağzına alma!" diye kükredi Zülfikar.

"Valla bilmiyorum efendim, ben aracıyla çalışıyorum, iş düştükçe ararlar beni... Adres, fotoğraf verirler, ayrıntısını sormam hiç. Bana kaçır dediler ben de ne dedilerse onu-..."

"Bilmiyormuş görüyor musun?" Belgin usulca güldükten sonra yüzündeki ifade dehşete bulandı. "Benim kapımın dibinden benim asistanımı kaçırmaya kalkmış ama niye kaçırdığını, kim için kaçırdığını bilmiyormuş. Ve bir de benim buna inanacağımı sanıyormuş. Pür cehalet. Bilmiyorum da bilmiyorum...!"

Kartlarını sinirle masaya yaydı. Eli iyiydi, devam etseydi oyunu kazanacağından emindi. Ama istediği bilgiyi alamadıktan sonra bu oyunu kazanmanın ne tadı vardı?

"Ağzından başka bir söz çıkmıyor. Biliyor musun... Babam olsa, senin şu pis tırnaklarını yavaş yavaş çekerken yalancı hırlamalarını saatlerce sabırla dinlerdi. Eski toprak ne de olsa... Sabırlı adam. Bakma benim bu ağır kanlı halime, oyun kazanmak konusunda tam tersi olsa da... Ben senin gibilere karşı fazla sabırsızım. Tez canlıyım. Öyle saatlerce seni deşmekle değerli zamanımı harcayamam. Çığlıkların bile pek keyifsiz, kulağımı tırmalıyor. Seni hırpalamanın bile bir tadı yok."

sakla beni | naz x incilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin