Arkadaşlar dizi iyice saçmaladı biliyorsunuz, belki de finale yaklaşıyor...
O nedenle hikayeyi okumaktan keyif alıyorsanız yorum yazmaktan, bunu belli etmekten çekinmeyin lütfen.Hikayenin devam edip etmemesi tamamen sizin ilginize bağlı.
Satır aralarına yazılan yorumları, düşüncelerinizi okumayı çok seviyorum, beni yazmak için motive ediyor. Hikayeyi keyifle okuyorsanız yorum atmaya da önem verirseniz beni mutlu edersiniz.
Yeni bölüm sınırı 120 oy, 1,2k yorum
İyi okumalar :))
*
Arzulamak... Birine kendini tüm bedeninle teslim etmeyi isteyecek kadar arzulamak. Hesapsız, kitapsız, daha önce planlamadan, doğrusunu yanlışını düşünmeden, sorgulamadan, sadece arzulamak...
İncila Naz'ı istemişti o akşam. Arzulamıştı.
Normalde yüz yüze konuşsalar kurmaya cesaret edemeyeceği cümleleri o an kurmaya yeltenmişti. Cümlelerini on kere düşünüp öyle söylemeye, düşündüklerini, hissettiklerini Naz'ın öfkesini uyandırmamak için hep gizlemeye alışmış olan İncila, o akşam gerçekten kendisi için bir şey istemişti.
Naz'ın hizmetçisi olarak değil, oyuncağı olarak değil, İncila olarak. Sadece kendisi olarak. Dokuz yaşındaki gibi, sadece İncila olabildiği o son yaşındayken, o tutkuyla istediği kırmızı ayakkabı gibi...
Sadece kendi içinden gelen bir şeyi, hakkı olmasa da cesaret edip istemişti o akşam. Bir saniye sonra pişman olacak olsa da, o cümleyle kendi ipini kendi boynuna dolayacak olsa da...
Ama bu arzu onun günahı değildi. Naz dudaklarını ilk öptüğü gün İncila'nın içine öyle tohumlar bırakmıştı ki, İncila bugüne kadar hissettiği çoğu duygunun anlamını o an anlamıştı. O tohumlar içinde hızla büyümüş, inkar ettiği her şeyin kanıtı olmuştu.
Arzunun ne olduğunu o gün tanımış; kendine konduramadığı, Naz'a konduramadığı o duyguları eşleştirmekten kaçamamıştı.
Naz...
İncila'nın yazdığı şiirlerin mecburi değil, gerçek öznesiydi.
İçinde senelerdir yanan ateşin, kasıklarında gezen elektriğin, karnındaki sancının, kesilen nefesinin sebebi, sahibiydi.
Dudakları birbirine mühürlendiği gün anlamıştı İncila. Bunları yaratan tek şey, Naz'ın öfkesi değildi.
Teni tenine değdiğinde çıkan kıvılcımların tek sebebi, ne zaman canını yakacağını bilememenin tedirginliği değildi.
Gözlerinin dudaklarına kaymasının tek sebebi, ne zaman bağıracağını merak etmek değildi.
Tüm şiirlerini ona adamasının sebebi, hayatta sevebildiği tek insanın o olması değildi.
Naz korkuydu, Naz arzuydu.
Naz İncila'nın içindeki kayıp duyguydu...
İncila Naz'ın odasından çıktığında kulakları uğulduyordu. Aşağı inip kendini doğruca personel kapısından bahçeye attı ve evden uzaklaşabildiği kadar uzaklaştı.
Arka bahçede küçükken sürekli oturduğu bir yer vardı. Gözlerden uzak, kimsenin onu görmediği...
Gidip oraya oturdu. Tüm duygularından, tüm acılarından kaçmak istedi bu arka bahçede.
Naz'ın bir zil sesiyle onu bırakıp koşarak Mete'ye gittiği gerçeğini unutmak istedi.
Ama kaçılmazdı. Naz'dan kaçılmazdı, gerçeklerden kaçılmazdı, hatıralardan kaçılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sakla beni | naz x incila
Fanfic''yıllardır kendimden bile sakladığım büyük bir sırrım var.'' * 'sakla beni' dizisindeki naz ve incila karakterlerinin hayran kurgusudur. olay örgüsü temelini diziden alsa da büyük ölçüde bağımsız ilerleyecek. izlemiyorsanız da okuyabilirsiniz bence...