Umut etmek.
Bu kadar zor elde edilen ve kolay kaybedilen bir şey olması canımı sıkıyordu.
Beklenti umut demekti, ve ben umutsuzluk içinde nedensizce ağlıyordum.
Ah, Emir Çağlayan. Körü körüne aşık olduğum adam. Bu kadar çok canım yandığı halde hâlâ yanımda seni istiyordum. Kabul etmeliyim, zavallının tekiyim.Sabah yatağımda gördüğümde sinirlenerek ittim ve odamdan çıkması için bağırdım. Ne ara gelmişti, bilmiyordum.
Gurur denen şeyi ayaklar altına alarak dün Emir'e ilişkimizi açıklamasını söylemiştim. Yani; okulda birlikte görülme korkusunu ortadan kaldırabilir ve diğer çiftler gibi olabilirdik. Ama o beni küçük düşürdü, susarak. Hem de okuldaki --tanımasam da- sayılabilir kişilerin önünde. Sadece suratıma bakmakla yetindi. Düşündükçe delirecek gibi oluyordum.
Gurur.
Umut.
Bu iki anahtar kelime kafamda dönerken düşüncelerim yeni kelimeler, cümleler sunmuyordu bana. Sadece benliğim vardı. İçimdeki Deniz, ve ben.
Canım yanıyor. Çok çok çok çok fazla canım yanıyor.
İki gün boyunca elimden geldiğince gayret gösterdiğim sınavlar sonucunda bugünkü sınavı da atlatabilmiştim.
Ve merak edilen; hayır, hiçbir girişimde bulunmadı. Yaptığının sebebini açıklamadı, evde pek diyaloğa girmedi. O günün akşamı söylediği iki kelimeyle kaldı sadece.
Özür dilerim.
Tüm öfke, hüzün, hayal kırıklığı, umut, sevinç sadece iki kelimeye bağlı olarak geçmişti. En azından o öyle sanıyordu.
Tüm bunlar bir yana dün akşam hayatımda asla yapmam dediğim bir şey yaptım.
Odama çekilip bir erkek için hıçkıra hıçkıra ağladım. Sesimi bastırmadım. Acı feryatlarımı tüm eve dinlettim. Fakat ona dinletmedim. Hava alıcam biraz diyerek akşam yemeğinden sonra evden çıktı. Fırsat bu fırsat dedim, ve gözyaşlarıma davetiye yolladım.
Şu an ise kantinde oturmuş Simay'la karşılıklı yemek yiyordum. İki gündür dalgın halimin farkına varmıştı. Fakat bir kere sordu, cevabıma inanmadığı halde fazla üstelemedi. Sınav haftası yüzünden ya, çok yoruluyorum.
Kaan ve Samet'le de fazla takılmıyordum. Simay'ı sürekli aynı bahane yüzünden başımdan atmaya çalıştım. Çünkü gerçekten yalnız kalmak istiyordum. Onun ne yapmaya çalıştığını çözümlemek, onunla konuşmak istiyordum. Ve başardım da. Cuma günü okuldan geldikten sonra odasına gittim.
Yatağa uzanmış telefonla uğraşıyordu. Beni görünce az buçuk şaşırdı, fakat ardından hemen eski haline geri döndü. Telefonu elinden çekip tuş kilidine bastım. Arka cebime koyduktan sonra ona baktım.
"Seni dinliyorum."
Bana anlamadım dercesine baktı. Koltukta doğruldu. "Deniz ne diyorsun sen?"
"Yaptıklarını diyorum Emir. Anlat, sorun ne?"
"Yok bir şey. Ayrıca telefonumu çabuk ver."
Karşısındaki tekli koltuğa oturdum. Neden böyleydi? Soğuk davranmasının sebebi neydi? "Vermiyorum. Benden uzak durmanın sebebini, o kızın ve diğerlerinin önünde beni küçük düşürmenin sebebini, bu-"
"Seni küçük düşürmedim."
"Emir, net konuş. Ucu açık cevaplar verme. Biz neyiz?"
"Deniz saçmalıyorsun."