-14-

792 46 4
                                    

  "Yoğun kar yağışı nedeniyle okullar bir haftalığına tatil edilmiştir."

  Göz açıp kapayıncaya kadar olan bir hızda geçen pazar gününe lanetler yağdırarak, başımı koltuğa yaslamış pazartesi sabahı gözlerim kapalı halde kurduğum şu huzur dolu cümlenin bir hayal değil de gerçek olması için dua ediyordum. Fakat bu hayalin ne kadar uçuk olduğunun, bilinçaltım ve ben pekâla farkındaydık. Deniz kıyısındaki bir alana kar yağması saçma gelebilirdi. Ya da mantıklı. Homurdanarak derin bir nefes aldım.

  Sabahın en erken saatinde kalkmıştım. 04:50'de. Bu şeyi heyecana bağlayabilirsiniz. Fakat heyecanın yanından bile geçmeyen hislerle uyuyamamış, kapkaranlık salonda boş boş oturuyordum. Mesela endişe vardı biraz.

  Ya yine berbat bir okula gidersem?
  Yine egoist insanların toplandığı, zengin züppelerle dolu bir okula gidersem?

  Sebepsiz yere gelen hıçkırığımla ufak bir şok geçirdim. Şimdi neydi bu gözyaşı? Korkudan mı? Bu imkansız. Ben güçlü bir kızım. Ya da değil miyim? Titrekçe bir nefes alarak günlerdir tadına varamadığım gözyaşının tatlı-tuzlu suyunu dudaklarımda hissettim.

  Şu bir haftayı düşündüm. Günlerdir, hatta haftalardır ölü gibi geçen yaşamıma sebep olan kişinin evime geldiği ve benimle kalmaya başladığı bir hafta. Ve yine günlerdir, hatta haftalardır ölü gibi geçen yaşamımdan sonra 'eski ben' gibi hissettiğim bir hafta.

  Bunun sebebini Emir'e bağlayabilirdiniz. Fakat bunun sebebi Emir değil, İzmir'di. Anne ve babamın da düşündüğü gibi burası bana iyi gelmişti. Beklediğimden de fazla.

  O an büyük bir şaşkınlıkla gözlerimi belerttim. İzmir'e geldiğimden beri annemleri hiç aramamıştım. Hızlanan gözyaşlarım, beni suçlarmışcasına yüzümde bıraktığı uzun-ıslak çizgilerle kendini belli ediyordu.

  Tamam, onları aramamıştım, doğrusunu söylemek gerekirse aramayı unutmuştum. Bu gayet normal bir şeydi. Yani, benim için. Hiç beklemediğim bir anda İzmir'deki hayatıma da giren Emir'in yanında, beynimi meşgul eden bir çok duygu karmaşası yaşıyordum. Tüm bunların arasında onları şuan aklıma getirmem bile bir mucizeydi.

  Hadi benim geçerli sebeplerim vardı, orası tamam. Peki ya onlar neden aramadılar beni? Yavaş ve yorgun bir biçimde gözlerimi kapattım. Beni unuttuklarını düşünmek dâhi istemiyordum. O yüzden, saatler sonra başlayacak olan okulumda beni neler beklediğini merak ederek uykuya teslim oldum.

﹏﹏﹏

  Kapıyı kırarcasına yumruklayıp tekme atmalar ve zilin evin içindeki baş ağrıtacak derecede olan sesiyle birdenbire gözlerimi açıp koltuktan fırladım. Bir elimle başımı tutup şaşkın şaşkın kapıya bakarken, benimle aynı durumda olan Emir homurdanarak merdivenlerden aşağı iniyordu.

  Emir tam kapıyı açacaktı ki kapının ardından gelen ses onu durdurdu. "Deniz! İlk günden okula geç kaldın gerizekalı!" Tekrar zilin sesi ve kapıyı tekmeleme. "Deniz!" Sesini duyar duymaz Emir'i kapının önünden çektim ve dudaklarımı oynatarak 'yukarı çık' dedim.

  Bana sert bakışlar atarak ağır adımlarla yukarı çıktı. Kaan kapıyı tekmelemeye devam ederken "Tamam, geldim," diyerek bağırdım ve kapıyı açtım.

  Kapıyı açtığımda dilim tutulmuştu resmen. Daha önceden düzensiz olan ve giyimine özen göstermeyen Kaan, şimdi bambaşka biri olarak karşımdaydı. Üzerine giydiği hafif bol okul üniforması olan tişörtün altına siyah bir pantolon giymişti. Saçlarına verdiği şekilden tut, bileğine taktığı saate kadar tamamen dikkat çekiyordu. Bir insanın okul çantasını takma şekli bile bu kadar mı güzel olur?

ÇÖMEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin