Evet yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Akşam bir belki iki bölüm atabilirim.
İyi okumalar. Fikirlerinizi belirtin.
ATLAS'TAN
Geçen ay 12 yıl önce öldü sandığımız kardeşimizin aslında yaşadığını ve bir yetimhanede olduğunu öğrendik. Başta yine her şeyin bir oyun olduğunu düşünsek de bir umut doğrudur belki dedik.
Bir aydır neredeyse ülkedeki tüm yetimhanelere baktık ve sonunda bulduk. Bugün babamlar gidip konuşmuştu ve şu an onların eve gelmelerini bekliyorduk. Zil çalınca Uzay direkt kapıya koştu.
"Hoşgeldiniz anne, baba."
"Hoşbulduk Uzay." dedi annem ağlamaktan çatallaşmış sesiyle. Kötü bir şey oldu diye düşünüp hemen koltukta yanına gidip oturdum.
"Ne oldu anne? Konuştunuz değil mi? Gerçekten kardeşimiz miymiş?"
"Sakin ol Ayla şimdi hepiniz oturun anlatacağız." dedi babam.
"Dinliyoruz baba." dedim ben de sakin çıkarmaya çalıştığım sesimle.
"Konuşmamı bölmeden dinleyin. En son sorularınız olursa sorarsınız." Kısa bir es verip devam etti.
"Bugün yetimhaneye gittik bildiğiniz üzere. Yetimhane müdürü ile konuşup kardeşiniz Ege'yi odaya çağırdık. Annenizin aynısıydı. Sadece çok ruhsuz duruyordu. Ya artık hiçbir duygu yaşamıyordu ya da o kadar iyi saklıyordu ki biz farkına varmıyorduk.
Sesi de yüzü kadar soğuk, sert ve net çıkıyordu ama asla saygısız değildi. Bizden uzak yaşadığı zamanlarda ne yaşadı da böyle oldu bilmiyorum ama yaşadıklarının mutluluk verici anlar olmadığı kesin."
Kısa bir süre sustu. Zaten odadaki herkesin gözü dolmuştu. Annem ise arada hıçkırarak ağlıyordu.
"Biz daha kaybolan oğlumuz sensin demeden o anlayıp nereden emin olduğumuzu sordu. Annen DNA testi yapalım o zaman dedi ve o da yarın yapalım deyince kabul ettik. Sonra o da dinleneceğim deyip gitti.
Daha sonra müdür ile konuşmaya başladık. Hiçbir zaman bir sorun çıkarmadığını, her zaman saygılı olduğunu falan söyledi. Sonra biz de hastaneye haber verip yarın gideceğimizi söyledik ve eve geldik."
"Peki baba nasıldı? Yani dış görünüş olarak?"
"Aynı annen gibiydi Uzay. Çok zayıf duruyordu ama biraz kalıplıydı. Sanırım sporla uğraşıyordu. Yaklaşık 1.70 ya da 1.75 boylarındaydı. "
"Ee ama kısaymış ki. Sanırım anne tarafına çeken evdeki tek erkek o." dedi Ayla heyecanlı bir şekilde.
"Peki baba. Yarın ben de geleceğim ama hastaneye." dedim ben de.
Benim ardımdan herkes ben de geleceğim diye tutturunca kabul etmek zorunda kaldı annemler.
Pars bu bir aydır gizli görevde olduğu için kafası karışmasın diye ona pek bir şey anlatmamıştık. Sadece kardeşinin yaşadığını biliyordu ve sabırsızlıkla görevin bitmesini bekliyordu. Zaten onun da görevi bu cuma bitecekti.
"Yarın Pars'ı da tanıtacak mısınız yoksa Pars gelince mi anlatacaksınız?" diye sordum.
"Tanıtırız oğlum ama şu an karakolda deriz. Zaten yalan değil."
"Sizce polis olduğunu anlayacak mı yoksa suçlu mu sanacak? Bence polis sanacak. Ya da avukat savcı falan diye de düşünebilir." dedi Yıldız.
"Bence suçlu olduğunu düşünecek. Var mısınız iddiaya?" dedi ardından Uzay.
"Ben varım. Kesin polis diyecek." diye ısrar etti Yıldız ama odadakilerin çoğu, ben de dahil Uzay gibi düşünüyorduk. Yani bana biri karakolda dense aklıma gelen ilk şey suçlu olduğu olurdu sanırım.
"Hadi çocuklar şimdi hepiniz uyuyun yarın biz size hastaneye gideceğimizde haber veririz. Siz de gelirsiniz." diye hepimizi odasına gönderdi annem.
Hepimiz odamıza çekildik ama heyecandan uyuyamayacağımızı biliyorduk.
*****
Bugün yaklaşık 1 saat falan uyumuştum sadece. Annemler sabah okula gitmiş ve bize de 15.30 gibi hastanede olacaklarını söylemişlerdi.
Şimdi de biz hastaneye gitmek için evden çıkıyorduk. Ege kaçırıldığından beri evin her yerine koruma koydurmuştu babam. Keşke daha önce koysaydık...
Korumadan arabayı getirmesini isteyip beklemeye başladık. Araba garajdan gelince hemen binip hastaneye gittik.
Yaklaşık 10 dakikadır bekliyorduk ve sonunda kapı tıklatılıp babam tarafından açıldı. Annem ve babam girince hepimiz kapıya odaklandık. Kapıdaki oğlana bakınca şaşırmadan edemedim. O... O çok güzeldi.
Bir süre içeriye bakıp sonunda içeriye girdi. Ama bana, Erdem'e ve Aras'a bakmamaya özen gösteriyordu sanki. Sanki bizden korkuyordu.
Doktor kan alacağını söyleyince doktorun yanındaki koltuğa oturdu. Ne kadar korkmadığını söylese de doktor hâla tereddüt ediyordu. Tam yeter artık al şu kanı diyecekken Ege benden önce davrandı ve doktorun elindeki şırıngayı alıp kendi kanını kendi aldı.
Hepimiz olanlara şaşırmıştık ama o bize bakmıyordu bile. Kalkıp duvara yaslandı ve gözlerini kapattı. Babamın dediği gibi anneme çok benziyordu ve maalesef ruhsuz gibi duruyordu.
Babam da oturup korkmadığını söyleyince istemsiz gülmüştük. Babamdan da kan alınınca sonucun cuma günü çıkacağını öğrendik.
Ege gitmek isteyince babamlar konuşmak istediğini söyledi ve o da uzatmadan kabul etti.
Bir kafeye geçtik ve annem bizi tanıtmaya başladı. Yine bize bakmıyordu ve bu sefer gözlerinden anladığım kadarıyla bizden gerçekten korkuyordu. Annemlerden değil, ben ,Aras ve Erdemden korkuyordu.
Duygularını çok iyi saklıyordu ama ben gözlerinden anlayabiliyordum. Zaten evde kimse bana yalan söyleyemez, hemen anlardım. Onlar da aklımızı nasıl okuyorsun diye sitem ederdi.
Masaya bakınca kimsenin anlamadığı anladım. Zaten o o kadar iyi saklarken benim anlamam bile zor olmuştu.
İddiayı Yıldız kazanınca hepimiz şaşırmıştık doğrusu ve o da neden şaşırdığımızı sormuştu. Nasıl anladığını anlatınca içime öküz oturdu resmen. En sonunda kalkmak için izin istediğinde ben bırakmak istedim. Belki arabada konuşuruz diye.
Kafeden çıktıktan sonra yanlış arabaya doğru gittiği için kendi arabama yönlendirmek istedim. Sırtına dokunduğumda hemen kendini öne çekti ve yüzünü buruşturdu fakat hemen düzeltti. Sırtının ağrıdığını anladım ama neden?
Arabaya bindikten sonra ben ne kadar konuşmak istesem de o dışarı baktığı için ve benden korktuğunu anladığım için üstelemedim.
10 dakika sonra vardığımızda teşekkür edip indi. Ben de hemen ardından indim belki biraz sohbet ederiz, bizden korkmamasını söylerim diye. Tam ağzımı açmıştım ki arkadan bir adam çağırdı.
Ege'nin gözlerinde korku parıltılarını gördüm. Tam nedenini soracakken görüşürüz deyip gitti. O adamdan korktuğu çok belliydi ama yüzünde hiçbir mimik oynamıyordu. Onu gördüğüm andan beri yüzü hep duygusuz, soğuk ve sert duruyordu.
Sen ne yaşadın da duygularını senden aldılar ha?
Neler çektirdiler sana?
Lanet olsun seni kaçırdıkları gün yanında olmamama.
Kardeşler
-Atlas Demirci 27
-Aras ve Ayla Demirci 25
-Pars Demirci 23
-Erdem Demirci 21
-Ege Öz (Demirci) 17
-Uzay ve Yıldız Demirci 15-Halil Demirci 47
-Nur Demirci 46Bölümü nasıl buldunuz?
Ara sıra Atlas veya başkalarından da okuyacağız. Bakalım bizim çocukların arası nasıl olacak?
Düşüncelerinizi belirtin. Görüşürüz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Bulunan Mutluluk [BxB]
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Daha 1 yaşındayken ailesinden koparılan ve neredeyse duygularını kaybetmeye yüz tutmuş bir oğlan. O oğlana tekrar duygularını yaşatacak bir aile ve bir sevgili. Kaçırıldıktan 16 yıl sonra bulunan Ege ve ona gerçek sevgiyi tattıracak ol...