Tekrardan günün ikinci bölümü ile merhaba. Şu an kimse okumuyor ama umarım beğenirsiniz.
Hastaneden çıktığımızda arabaya binip buraya yakın, 5 dakikalık mesafede olan bir kafeye gitmeye başladık. Odadaki diğer kişiler de arkadan 2 araba ile bizi takip ediyorlardı.
Arba durunca önce benim inmem için yol vermişlerdi ama ben Nur Hanımın inmesini beklemiştim. Bana tebessüm edip arabadan indi ve ardından da ben indim.
Arkamızdaki arabalar da durunca içindekiler indi ve kafeye doğru yürümeye başladık. Benimle birlikte 9 kişi olduğumuz için toplu bir şekilde girince herkes bize bakmıştı.
İlerleyip büyük bir masaya oturduk ve Halil Bey konuşmaya başladı.
"Bak Ege bunlar abilerin, ablan ve kardeşlerin." diyip masadakileri gösterdi.
Aşırı şaşırmıştım ama belli etmedim, aklımda sadece onların da beni dövebileceği düşüncesi vardı çünkü. Beni düşüncelerimden Nur Hanımın sesi ayırdı.
"Ne kadar açıklayıcı oldu Halil! Bak Ege ben sana kardeşlerini tanıtayım."
Sadece kafa sallamakla yetindim. Herkesin gözü bendeydi ama ben özellikle erkeklere, yani en azından benden büyük olan erkeklere bakmamaya çalışıyordum. Sonuçta tekrar karşılaşacaktık ve ben üçünü aynı anda dövemezdim.
Sanki tek tek gelseler bu koca adamları dövebilirmişim gibi...
"Bu en büyük abin Atlas, 27 yaşında ve mimar. Babanla birlikte şirkette çalışıyor."
Gösterdiği kişiye baktım. Yüzü baya sert duruyordu ama bana kafa salladı. Ben de aynı şekilde karşılık verdim ve hemen gözlerimi ondan çektim.
Ne yapayım, ne kadar hakkımı savunabilsem de korkuyordum işte. Zaten o Kerim denen şerefsiz de benimle teke tek olsa dövmekten hiç çekinmem ama götü yemiyor ki hep yanında birileri var.
"Yanındaki ikinci abin Aras ve onun yanındaki ikizi ve aynı zamanda ablan Ayla. 25 yaşındalar ve Aras babanlarla şirkette çalışıyor mühendis, Ayla da Atlas abin gibi mimar. O da şirkette çalışıyor."
Önce oğlana baktım Atlas kadar olmasa da o da sert duruyordu ama bana selam verirken hafif tebessüm etmişti, aynı şekilde karşılık verdim. Ayla da tebessüm etti ama aynı zamanda konuştu.
"Tanıştığımıza memnun oldum Ege" Ben de hafif tebessüm edip
"Ben de" dedim.
"Senin sağında oturan dördüncü abin Erdem. O da 21 yaşında ve gastronomi okuyor, son senesi."
Gösterdiği oğlan diğerlerinin aksine sarışındı. O da çok sert duruyordu. Ama bir dakika... Dördüncü abi mi? Üçü atladı. O da kafa selamı verince aynı şekilde karşılık verdim.
"Dördüncü abin derken? Daha üç tane tanıttınız." Sesim her zaman olduğu gibi soğuk çıkmıştı. Ben her zaman konuşup hakkımı savunan bir insandım bu yüzden konuşurken utanmazdım.
"Evet oğlum dördüncü abin. Üçüncü abin şu an karakolda onunla cuma günü tanışırsınız."
"Polis veya savcı falan mı?" Hepsinin soruma şaşırdığı belliydi ama bu kadar rahat konuştukları için suçlu olmadığını düşünüp olası ihtimalleri söylemiştim.
"Neden şaşırdınız?" Yüzümde hâla hiçbir mimik oynamıyordu.
Onları gördüğümden beri ifadem hep aynıydı. Sadece yetimhanede karşılaştığımda yine evlat edinme sanıp sinirlenmiştim ama o zaman da sadece sesim yüksek çıkmıştı. Yani yine yüzüm aynıydı.
"Sadece tahminin doğru diye şaşırdık. Biz bunu duyunca ne tepki vereceksin diye Yıldız ile iddiaya girmiştik de." Daha önce hiç konuşmayan benden küçük oğlan konuşmuştu.
"Bunlar da senin kardeşlerin Uzay ve Yıldız. Onlarda ikizler ve 15 yaşındalar. Lise 1 e gidiyorlar."
Nur Hanım konuştuktan sonra yanımdaki ikizlere döndüm.
"Ee iddiayı kim kazandı?" Sadece öylesine sormuştum ve sesim de duygusuz çıkmıştı ama ikizlerden kız olanı bunu takmayıp heyecanla konuştu.
"Tabii ki ben kazandım. Uzay senin abimin suçlu olacağını düşüneceğini söyledi ama ben polis olduğunu anlayacağını söyledim." Ardından Uzay lafa atladı.
"Ee nereden anladın? Yani neden polis olduğunu düşündün?"
"Çok rahat konuşuyordunuz ve eğer aranızdan biri suçlu olarak karakolda olsaydı daha bugün tanıdığınız biri olan benim değil onca yıllık kardeşinizin yanında olurdunuz."
Yine duygusuz bir sesle konuşmuştum. Onlara içimdeki yangınları belli etmeyecektim.
"Sen de bizim oğlumuz ve çocuklarımızın kardeşisin oğlum." dedi Halil Bey.
"Merak etmeyin buna üzülmem. Hem daha sizin ailenizden olduğum kesin değil. İsterseniz bunu cuma günü konuşalım."
"Haklısın ama biz eminiz ki sen bizim ailemizdensin." Ayla denen kız konuşmuştu. Ona hafif tebessüm edip masada göz gezdirdim.
Tanışmamız dışında onlara hiç bakmadığım 3 adam da gözlerini dikmiş bana bakıyorlardı ama öyle nefretle falan değil.
Daha tam çözememiştim. Ben insanların duygularını gözlerine bakarak çok iyi anlayan bir insanım ve sadece o kişiyle biraz sohbetimiz varsa onun duygularını hemen anlayabilirim.
Gözlerimi onların üzerinden hemen çekip Halil Bey'e baktım. Çünkü ya onlara baktığım için üçü birleşip beni döverse?
Telefonuma bir bildirim gelmesi ile telefonumu elime aldım ve bildirime baktım. Yetimhanenin kapısının kapanmasına az vardı. Saat 19.43 olmuştu. Ne ara bu kadar zaman geçti hiç fark etmedim.
"Halil Bey benim artık yetimhaneye dönmem gerekiyor. İzniniz olursa ben artık kalkayım."
"Tabii seni biz bırakalım hadi gel."
"Gerek yok Halil Bey teşekkür ederim."
"Siz eve geçin ben bırakırım baba."
Arkamı dönüp konuşan kişiye baktım. En büyük olan Atlas konuşmuştu. Tam itiraz edecekken
"İtiraz istemiyorum." dedi sert sesi ile. Ben de kafa sallamakla yetindim.
Kafeden çıkmış arabaların o tarafa doğru ilerliyordum ki bir anda birinin sırtıma dokunması ile hızla ileri çekildim. Sırtım çok ağrıdığı için fark etmeden yüzümü buruşturmuştum. Arkama baktığımda dokunanın Atlas olduğunu gördüm. Neyse ki kimse yüzümü buruşturduğumu görmemişti, Atlas dışında...
Hemen elini çekip gözlerime baktı. Endişeli duruyordu ama umrumda değildi şu an. Sırtım çok feci ağrıyordu ve ben bunu dışarıya belli etmemeye çalışıyordum. Başarıyordum da.
"Arabam bu tarafta." Sanırım beni arabasına doğru yönlendirmek için dokunmuştu.
"Cuma günü görüşürüz Ege."
"Görüşürüz Nur Hanım."
Atlas'ın gösterdiği arabaya doğru ilerledim. Her ne kadar ondan korksam da ön tarafa oturup kapıyı kapattım. O da sürücü koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. Arada bana bakıyordu ama ben sadece camdan dışarıya bakıyordum.
Aradan geçen gergin 10 dakikanın ardından araba yetimhanenin önünde durdu.
"Teşekkür ederim." Diyip arabadan indim.
"Sorun değil" o da arkamdan indi. Tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki arkadan duymak istediğim en son sesi duydum.
"Ege." Evet yine dayaklı geçecek bir gece.
"Görüşürüz" deyip onun cevabını beklemeden kapıda beni bekleyen adama doğru ilerledim. Çünkü eğer Atlas'ın yanında daha fazla dursaydım gece beni daha fazla dövecekti. Başka adamlar ile oynaştığım(!) için.
Şu an Atlas'a da söyleyemezdim, çünkü onu da tanımıyordum. Ya o da beni döverse?
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler?
Görüşürüz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Bulunan Mutluluk [BxB]
Dla nastolatków[TAMAMLANDI] Daha 1 yaşındayken ailesinden koparılan ve neredeyse duygularını kaybetmeye yüz tutmuş bir oğlan. O oğlana tekrar duygularını yaşatacak bir aile ve bir sevgili. Kaçırıldıktan 16 yıl sonra bulunan Ege ve ona gerçek sevgiyi tattıracak ol...