Bölüm 3; Korku mu Heyecan mı?

380 22 7
                                    

Odadan çıktığımda elimde tuttuğum mor mendile bakıyordum. Benimle birlikte raks etmiş olan bir kaç kız önümden hızlıca geçti. Dudağımın ucu kıvrıldı.

Boncuk ağa yanıma geldi. Kıkırdadı sinsi sinsi, "sende ne marifetler varmış böyle.." diyip uzaklaştı benden. Ardından Gülfem kalfa geldi. Karşıma geçti, ve beni baştan aşağı süzdü. Hem şaşkın hem de ciddiydi. O'da aynı şekilde Boncuk ağa gibi sinsice gülümsüyordu bana bakıp..

"Güzel raks ettin. Mor mendili aldın. Şehzademizin gözü sadece senin üzerindeydi, bir başkasının değil." Sadece dinliyordum Gülfem kalfayı, "Hadi gel, artık yatma vakti. Yarın akşam halvet var."  Diyip onunla beraber hareme doğru yürüdük.

En son raks ederken giydiğim elbiseyi üzerimden çıkarttıp, üstümde olan haset dolu bakışları umursamayıp kızların arasına kıvrıldım. Bir günde kaç şey yaşanmıştı, kaç şans, kaç şanssızlık, ve daha kaç bir sürü duygu. Ben derin düşüncelere dalmış iken fark etmeden yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu. Umarım bu günün yorgunluğunu, bedenim uyurken atarım.

🌪

En son elimi yüzümü yıkayıp, bir elbise giymiştim. Kıskanç dolu bakışlaro hala üzerimde hissedebiliyordum. Bir minderin üzerine oturmuştum. Giydiğim elbiseye baktım.

Ben otururken birden yanıma ağır adımlarıyla akşamki Dilber hatunun geldiğini gördüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ben otururken birden yanıma ağır adımlarıyla akşamki Dilber hatunun geldiğini gördüm. Göz göze geldik. Beni baştan aşağı süzdü. Karşımdaki minderin üzerine oturdu.

"Bu gece sen gidecekmişsin halvete. Öyle bir raks etmişsin ki sadece şehzade değil, kalfalar, ağalar bile baka kalmış." Dedi nahoş bir ses tonuyla. Hafif kendini beğenmiş bir yapıya sahip olduğu belliydi. Benimle sakin ve düzgün konuşmuştu. Fakat gözlerinin farı yanıyordu kıskançlıkla.

Ona son kez baktım ve önüme eğdim başımı. Konuşmaya niyetim yoktu. "Bak sen.. benimle konuşmaya bile tennezül etmiyor! Sen kimsin de koskoca şehzadenin gözdesi ile konuşmuyorsun?!" Ses tonu en sonda hafif bağırarak çıkmıştı. Beni elbisemin bir yakasından tutup ayağa kaldırdı. İlk önce şoka uğramıştım: "Bırak beni! Pislik?!" Diyip onu kendimden son gücümle ittirdim. Haremin içinde olan tüm kızlar etrafımıza toplaştı. Şaşkınlıkla bizi izliyorlardı. Ben elbisemin yakasını düzeltirken Dilber hatun bana bir tokat attı. Yere yığıldım. Kızların sesleri geliyordu arkadan.

Ben patlamış dudağımın kenarından akan kan damlasının elimi damladığını görünce, öfkeden deliye döndüm. Hızlı hızlı nefes alıyordum. Beynimin içinde şu an Dilber hatunu öldürmemi söyleyen bir ses vardı. Öfkeme yenik düşüp ayağı kalktım.

Kızın saçını elime dolayıp geriye doğru çektim. Benim çekmemle birlikte vücudu da beraberinde geriye doğru gitti. Kız saçını bırakmam gerektiğini söyleyerek bağırıyordu. Ama pekte öyle bir niyetim yoktu. Bir elimle onun saçını çekerken diğer elimle onun çenesini sertçe kavradım ve yere doğru ittim. Dilber hatun yere düştü. Ben beklemeden onun üzerine eğildim. Daha demin bana atılan tokatın alasını atmaya hazırdım. Elimi kaldırdım ve sertçe yüzüne vurdum. Asıl osmanlı tokadı bu olsa gerek, çünkü kızın yüzü kıpkırmızı olmuştu, aynı anda hem dudağında hem de kaşında morluklar oluşup patlamıştı.

Osmanlı'nın AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin