Gözlerim kapalıydı. Bir kılıcın havaya kaldırılma sesini dudyum, ve bana yaklaşan ölümü hissettim. Arkadan kapının açılma sesini duydum.
"Hünkarım, kapı da bir hatun var. Size mühim şeyler söylemesi gerektiğini söylüyor." Dedi bir ağa.
Rahat bir nefes aldım, vücudumu gevşettim, ve daha da çöktüm. Hünkar istemeye istemeye hatunu içeri aldırdı.
Hatun hızla içeri girdi. Hünkarın karşısında eğildi ve konuşmaya başladı: "hünkarım, size mühim bir şey söylemem gerek." Hünkar hiç bir şey demedi, sadece başını salladı ve kızı dinlemeye başladı. O sırada ben uyuşuk boynumu kıza bakmak için çevirdim. Bu kız Hafsanur'un hizmetçisi olan kızdı.
"Kimsin sen hatun?", dedi İbrahim paşa.
"Ben Hafsanur hatunun hiznetçisiyim. Dün onu sorgulamışsınız zaten, duyduklarıma göre kendisi o gün Lale hatun ile hiç görüşmediğini söylemiş."
"Peki bunları sen nereden biliyorsun?", dedi İbrahim paşa.
"Kendisi bana bir kaç bişey anlattı, oradan biliyorum paşam. Benim size söylemek istediğim şey, Hafsanur hatun'un yalan söylediği."
"Herhangi bir kanıtın var mı?", dedi İbrahim paşa.
"Evet, var. O gün Lale hatun koridorda sebebini bilmediğim bir şekilde koşuyordu. Beni gördü ve durdu. Bana Hafsanur hatunun dairesini sordu ve hızla oraya gittiğini kendi gözlerimle gördüm paşam. Bu vaziyette Lale hatun'un o gün Hafsanur hatun ile görüştüğünü kanıtlayabilmişimdir umarım.", dedi kız.
Derin bir iç çektim sessiz sessiz. O anı geldi aklıma, onu o gün durdurmuştum. Bu itiraf benim kurtuluşum olur muydu bilmiyorum ama umarım bir nebze yük üzerimden kalkardı. Fakat daha sonra aklıma Nigar kalfa geldi. Dün Hafsanur benim Nigar kalfa ile konuştuğumu söylemişti, daha sonra İbrahim paşa Nigar kalfayı odasına çağırmıştı. Nigar eğer doğruları söylediyse ben bu halde olmazdım, demek ki doğruları söylememiş.
Hafsanur'un yalanları üzerine Nigar'ın yalanları beni iyice katil durumuna düşürdü. Yani Nigar kalfa benim üzerime atılan iftirayı destekledi, tabii bunu kendisi kişisel mi yaptı bilemem, belki o da birisine çalışıyordur ve çalıştığı kişinin kim olduğunu tahmin etmek çok da zor olmasa gerek.
Hünkar kızın dışarı çıkmasını söyledi. Tekrar üçümüz kaldık. Onlara bakmıyordum bile.
"Eğer bu hatunun söyledikleri doğriysa hünkarım.. Hafsanur hatunun ve Nigar kalfa'nın söyledikleri tamamen yalan. Lakin belki de bu hatun yalan söylüyordur?", dedi İbrahim paşa. Belli ki üzerimdeki iftiralar bir nevi kalkmıştı.
"Nigar kalfa'nın söylediklerine göre, o gün Lale hatun ile görüşmüş fakat konuştukları konular mühim konular değilmiş. Yani Lale hatun ile konuştuğunu izah ediyor ama gizli saklı hiç hir niyetlerinin olmadığını söylüyor hünkarım."
"Bu durumda yalan söyleyen bir kaç kişiler var..", dedi hünkar.
Şimdi kalbim atıyor gibiydi, ama ruhum ölüydü sanki. Lakin aymı zaman da yinede kurtulmuştum bu durumdan. Ama kurtulana kadar ölümle bile karşılaştım, şimdi kim paramparça olmuş halimi toparlayacaktı?
Gözlerimi kapadım, bayılacak gibi hissediyordum. Anladım ki hatıralar acımasızdır, anılarımda yaşayan Tatiana ile şimdiki Hafsanur aynı olamazdı. Beni ölümle burun burune getiren kişi ile aynı kandan olamazdım, ama öyleydim ne yazık ki. Ve Tatiana içimde eskimeyecek en güzel hatıra olarak kalacaktı, Hafsanur için ise aynı şeyleri söyleyemem...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Osmanlı'nın Aşkı
RomanceYarı bulgar ve yarı türk olan Laletsiya, kız kardeşi Tatiana ile yaşarken, anzısın kaçırılıp saraya götürülmüştür. Orada tamamen yanlız kaldığı için hayatının bittiğini sanar. Ama aslında onu tekrar hayata döndürecek olan aşk olucak, ve aşktan doğac...