-Mehmed'in gözünden-
1 hafta önceden bir anı.Önümde bir yığın yazılarla dolu kağıtlar vardı, buruşuk, yırtılmış ve karalanmış. Bu şiirleri Lale'me yazmıştım, kaybolan ruhuma yazdıştım. O kadar yıprattığım kağıtların arasından bir tanesi gözüme çarptı, biraz buruşuktu ama açıp düzeltip okumaya başladım dış sesimden.
"Yılların ruhu
Yılların sancısı yürekleri yakar durur
Kaldırmam iki bardak suyu
Ruhumu taşıyan bu bedende kaybettim
umudumu.
Saklanmak isterdim yıllardan
Kaçmak isterdim yılların kahrından
Kulakların duymadığı, aklın
düşünmediği, gözlerim görmediği
gerçekleri hep ruhumda taşıdım
Boğulup kaldığım zamanlar yıllara
sığındım.
Bazen insan kaçtığı şeylere sığınır
Ben bunu kendim ruhumda tanıdım.
Olmaz dediğim ne varsa sürpriz oldu
Olur dediğim herşey gözlerimi
doldurdu.
Aslinda umut ettiklerim hep yıllarda
saklanıyormuş benim haberim
olmamış....." ve bitti. Küçük bir gözyaşı damlası kağıda, buruşturdum ve geriye attım.O ölmemişti biliyordum, uzaklarda bir yerlerde atıyorda kalbi kalbimin eşiğinde. Herkes öldü dediler, inanmadım, inanmam da.
Kalktım ve validemin odasına gittim.
"Validem.", dedim içeri girerken.
"Mehmed...", dedi annem.
"Haftalardır hasret kaldım o yüzüne. Nasılsın, iyi misin aslanım benim?", diye sordu bana.
"İyiyim, validem. Siz nasılsınız?", dedim sorusuna karşılık.
"İyiyim, iyiyim. Hünkarımızı da uğramayacak mısın? O da seni günlerdir merak ediyor.", dedi.
"Uğrarım, validem, uğrarım. Lakin şimdi değil. Zira ava çıkacağım.", dedim.
Validem kollarımdan tuttu ve şaşkınlıkla sordu; "av mı? Ne avıymış bu böyle?"
"Biraz kafamı dağıtayım diyorum. Meraklanmayın, en kısa içerisinde geri dönerim.", dedim ve anneme sarıldım, ardından çıktım.
-Şimdiki zaman-
Lale'nin gözünden.Kalktım ve aynanın karşısına geçip saçımı taramaya başladım. O an aklıma Mehmed geldi. Onu her düşündüğümde kalbimin derinliklerinde birisi çığlık atıyor, diğeri boğazımı kesiyor, bir diğeri ise zihnimi bulandırıyordu. Hala hayatına kolayca devam edebiliyor muydu? Galiba ediyordu, çünkü her ne olursa olsun, hayat bir şekilde, bir yerlerde devam ediyor, ben kayıp, o kayıp.
Sevgi de ölür, cesedi bulunamaz. Acaba beni sevmiyor muydu artık? Ben onu her düşündüğümde deli olurken, ilk ankı gibi olurken, o bir başkasıyla mıydı....
Yoksa kalbini mi mühürlemişti? Bunları düşünmeyı bir kenara bırakıp odamdan dışarı çıktım.Elena'yı görmek için odasına gittim.
"Elena.", dedim yüksel sesle ve neşeli bir şekilde kapıyı açıp, kapı eşiğinde dona kaldım, zira Elena dizlerinin üzerine çökmüş yere kusuyordu. Hemen koşarak onun yanına gittim ve saçlarını tutup geriye çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Osmanlı'nın Aşkı
RomanceYarı bulgar ve yarı türk olan Laletsiya, kız kardeşi Tatiana ile yaşarken, anzısın kaçırılıp saraya götürülmüştür. Orada tamamen yanlız kaldığı için hayatının bittiğini sanar. Ama aslında onu tekrar hayata döndürecek olan aşk olucak, ve aşktan doğac...