Bir kaç gün anca eşyalarımızı toparlayabildik. Aşk'ı almadık, onu daha sonra saraya geri getirmeleri için emir verecektim. Mehmed büyük bir araba getirtti. Elena ve ben arabanın içinde uzun bir yolculuk geçirdik. Nikos ve Mehmed ise yolculuğu atlarının üzerinde geçirdiler, tabii bazen dinlendiler de.
Arabanın tekerleklerinin taşlarının üzerinden geçerkenki sesleri kulaklarımda yankılandı, toprak ve ağaçların kokusuyla uyanıp kalktım, ağır uykumdan da kuşlar uyandırdı bu süreçte.
Nihayet günlerce süren yolculuktan sonra Manisa sarayına vardık. Yıllar önce kendimi bir kafesin içindeki yaralı kuş sanarken özgür olup uçmuştum. Lakin şimdi tekrar bir saraya tıkılı kalacaktım. Ama bu farklı olacak, bu artık benjm yuvam olacak. Kendimi hiç bir zaman ezdirmedim ve yine de ezdirmem. Herkes tek tek bedelini ödeyecekti.
Arabanın dışına bir ayağıma attım. Herhangi bir ağa elimden tuttu ve inmeme yardımcı oldu. Ardından Elena da indi. Mehmed ve Nikos yanımıza geldiler.
Elena: aman tanrım...
Elena ve Nikos bu büyük ve ihtişamlı sarayın karşısında büyülendiler. Bende soğukkanlılığımı koruyarak saraya göz ucuyla baktım.
Nikos: bu saray bir muhteşem, şehzadem!
Mehmed tek bir dudağını kıvırarak gülümsedi. Aklıma 7 yıl önce bu saraya gelen masum beni hatırladım. Hiç bir şeyden haberim yoktu. Şehzade Mustafa'yı ve Mahidevran sultanı iyi birisi gibi görmüştüm. Ama gerçekler ortaya geç çıkmıştı. Şimdi ise gerçek yüzlerini çok iyi biliyordum. Mustafa'nın insanı çileden çıkartacak olan takıntılılığı, Mahidevran'ın ise sonu belliydi benim açımdan. O benden evladımı aldı, bende ondan evladını ve sonra da kendi canını alacağım.
Lale; siz birde topkapı sarayına görseydiniz. Bayılırdınız herhalde.
Elena; bu çok güzel ve büyük bir saray, Laletsiya.
Lale; Laletsiya değil Elena. Ben aslında her zaman Lale'ydim. Şimdi de öyle devam edeceğim. Bana öyle seslenmelisiniz.
Nikosa ve Elenaya bakarak söyledim. İkiside olumlu bir şekilde başını salladı.
Mehmed; hadi, içeri girelim.
Mehmed bana kolunu uzattı, bende nazikçe koluna girdim ve sanki bu sarayın sahibiymiş ağırbaşlı adımlarla içeri girdik.
Lale: Mehmed.
Mehmed bana başını çevirdi ve gözlerimin içine baktı.
Lale: Mustafa, hangi sancağa tayin edildi?
Mehmed; Şehzade Mustafa Kütahya sancağına tayin edildi. Hünkarımda bana burasını münasip gördü.
Başımı salladım ve içeri girdik. Öncelikle haremin önünden geçtik, haremin önünden geçerken karşıma iki kişi çıktı. Aynı zamanda haremin kapıları açıldı ve tüm kızlar sıraya dizildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Osmanlı'nın Aşkı
Roman d'amourYarı bulgar ve yarı türk olan Laletsiya, kız kardeşi Tatiana ile yaşarken, anzısın kaçırılıp saraya götürülmüştür. Orada tamamen yanlız kaldığı için hayatının bittiğini sanar. Ama aslında onu tekrar hayata döndürecek olan aşk olucak, ve aşktan doğac...