Acı tüm iliklerimi kapladı. Kıvrındım ve çıkarabildiğim kadar acıyla inledim. Tam üç kere hançerlenmiştim karnımdan. Cellatlar beni bıraktı ve sultanın arkasından gittiler, orada yanlız ve yaralı kaldım.
Ellerimi karnıma götürdüm.
Bir kaç saniye anca ayaklarımın üzerine kalabildim, ama sonra yere yığıldım ve zar zor çıkartabildiğim sesler de kesildi.🌪
Gözlerimi hafifçe aralayabildim, görebilsiğim şeyler; bir ormanın içindeydim, belli ki hançerlendikten sonra beni ormanda ki bir dereye atmışlar. Dere ise beni yavaşça kıyıya doğru sürüklüyordu. Su buz gibiydi, hiçbir yerimi hissedemiyordum hayliyle.
Çok derin değildi neyse ki. En sonunda beni kıyıya attı.
Serin toprağa değdi bedenim. Karnımdaki yaralardan deli gibi kan akıyordu. Neyse ki su beni yüzeye çıkarmış, boğularakta ölebilirdim. Öyle uzun süre buz gibi suda kalmışım ki sanki hançer yaralarımı hissetmiyor gibiydim. Ölü gibi gözüken bedenim yığılı bir haldeydi, gözlerim hafif aralıktı, tek bir parmağımı bile hareket ettirecek durumda değildim. Hava yeni açılmıştı belli ki. Biraz karanlık ama biraz da aydınlık gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Osmanlı'nın Aşkı
RomanceYarı bulgar ve yarı türk olan Laletsiya, kız kardeşi Tatiana ile yaşarken, anzısın kaçırılıp saraya götürülmüştür. Orada tamamen yanlız kaldığı için hayatının bittiğini sanar. Ama aslında onu tekrar hayata döndürecek olan aşk olucak, ve aşktan doğac...