Kalktım ve gerektiği gibi yüzümü kapatacak bir şekilde giyindim. Bahçeye çıktım ve ahıra doğru atımı almak için yavaşça yürüdüm. Ahıra girdiğimda burnuma hoş olmayan ama tanıdık genel olan ahırın kokusu geldi, ama dayandım. Atların arasından Aşk'ı aradım. Bir kaç adım ötede gördüm, ama sadece atımı değil, onunla beraber büyük bir gövde gördüm ama yüzünü görmedim, lakin kimin olduğunu anlamak zor değildi, bu o adamdı.
Hemen başımı eğdim ve o an adam da beni fark etti. Göz devirdim ve yanından uzaklaşmak için arkamı döndüm. Hiçbir şey dememek saygısızlıktı lakin bu benim umurumdu değildi. Arkamı döndüm ve yürüdüm lakin beni durduran bir ses duydum.
"Bu atı bana hazırla.", diye emretti. Sinirime de hakim olmayı öğrenmiştim onca yıl içerisinde o yüzden kendimi topladım ve ona doğru döndüm.
"Maalesef, bunu yapamak efendim. Zira o at benim.", dedim. Adam şaşırmıştı, Laletsiya'ya baktı şaşkınlıkla. Atın kafasını okşadı, at adamı yadırgamadı ve bunu yapmasına izin verdi.
"Peki, o zaman benim atımı getir.", dedi.
"Sizin atınız mı var?", dedi Laletsiya.
"Elbette var. Buraya nasıl geldiğimi düşündün?", dedi adam.
"Tabii. Birazdan getiriyorum.", dedi Laletsiya.
"Lakin bir şartım var.", dedi gizemli adam. Laletsiya duraksadı ve adamı dikkatle dinlemeye hazırlandı.
"Neymiş bu şartınız?", diye sordu Laletsiya.
"Benimle yarışacaksınız. Bir atınız olduğuna göre iyi biniyorsunuz demektir.", dedi adam.
"Çok iyi binerim. İstediğiniz gibi olsun, atınızı getiriyorum.", dedi ve adamın atını alıp getirdi. Dün Nikos ile yarışa başladığı yerde buluştular. Bende kendi atımı aldım ve yanyana durduk.
"Hedef neresi?", diye sordum.
"Hedef... hedef burası olsun. Ormanın içinde bir daire atacağız, akabinde tekrar buraya ilk gelen kazanır.", dedi adam sonra ise atına bindi. Bende ona bakmamaya çalışarak atımın üzerine bindim. Üçe kadar saydık ve başladık. Üç dediğinde başladık ve atlarımız ormana doğru gitti.
Uzun süreden sonra koca ormanın içerisinde atıma daire attırmayı başarınca yönü çiftliğe doğru tuttum ve bir hışımla oraya gittik. Az ileride başlangıç noktamızı görmüştüm, kazanacağımı anlamıştım. Lakin birden önüme adamın siyah atı ve kendisi atladı. Sırtıyla bakıştık adamın. Kendisi başlangıç noktasını, bitiş noktası yapmıştı. O kazanmıştı. Durduk ve atlarımızdan indin. Yine başıı eğik konuşmaya başladılar.
Adam kıza bakmamaya çalışıyordu, kız da ona.
"Kazandım."
"Kazandınız.", diye tekrar etti Laletsiya adamın arkasından.
"İyi bir rakikipsin.", dedi adam.
"Sizde efendim, sizde iyi bir rakipsiniz.", dedim ona. O sırada atlar yanımızdan kaçtılar. Büyük bir şokla onların arkasından baktık.
"Nereye gidiyorlar?!", dedim.
"Arkamdan gel.", dedi emir verici bir ses tonuyla. Bende onun dediğini yaptım ve arkasında koşarak gittim. Önüme baknaya çalışıyordum ama zarzor görebiliyordum. İyice ormanın içine girmiştik, koşuşturmaktan ertafıma bakınamadım bile, nerede olduğumuzu bilemiyordum sanki.
Ayağım koşarken bir dala çarptı ve düştüm. Neyse ki çok kötü düşmemiştim lakin bileğim ağrıdı. Düşerken attığım çığlıkla beraber adam bana doğru döndü ve yanıma koştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Osmanlı'nın Aşkı
RomanceYarı bulgar ve yarı türk olan Laletsiya, kız kardeşi Tatiana ile yaşarken, anzısın kaçırılıp saraya götürülmüştür. Orada tamamen yanlız kaldığı için hayatının bittiğini sanar. Ama aslında onu tekrar hayata döndürecek olan aşk olucak, ve aşktan doğac...