Gözlerimi araladım. Bu ağır yorgunluk üzerime bir kefen geçirilmiş gibi hissetirdi, kendimi çok yogun hissediyordum.
Başımda, Elena vardı. Uyandığımı görünce hemen heyecanlandı.
"Lale! Sonunda uyandın, yavrum..", dedi heycanla. Sevinci yüzüne yansımıştı.
Elenanın haykırışından, odamın bir diğer ucunda olan hekim kadın bana doğru döndü. O da uyandığımı gördü.
"İnşallah, iyisindir, Lale hatun.", dedi Nuray. Onu ancak o zaman fark edebildim, yanında da Gül ağa vardı.
"Bir acınız, sızınız yok değil mi?", dedi Gül ağa
"İyiyim, Gül ağa, iyiyim.", dedim isteksizce.
Duraksadım, bu sessizlikten sonra sordum, "neyim var benim?"
Gül ağa cevapladı, "valla bizde bilmiyoruz. Hekim kadın az önce muayene etti sizi."
"Bunda, şehzade Mehmed'in haberi var mı? Bayıldığımdan?", diye sual ettim.
"Hayır, henüz haber vermedik. Lakin isterseniz derhal haber gönderirim", dedi Gül ağa.
"Hayır, hayır.", dedim.
Hekim kadın yanımıza yaklaştı. Yüzünde anlam veremediğim bir mutluluk ifadesi vardı.
Ben kalkmaya çalıştım. Yatakta doğruldum ve oturdum. Elena bir eliyle, bir elimi tuttu.
"Neyim var hatun?", diye sual ettim kadına.
Kadın cevap vermedi, yüzüne baktım sinirle. Sabırsızdım biraz.
"Ne?", dedim.
"Hayırlı olsun, hatun. Gebesin", dedi hatun.
Tüylerim bir diken misali havaya kalktı. Elenanın elini sıktım.
Gül ağa ve Nuray'ın sevinç çığlıklarını duydum. Elena bana sarıldı, ve ağlamaya başladı.
"Allahım, bu nasıl bir mucize!", dedi Elena.
"Hayırlı olsun, Lale hatun", deei Nuray ve Gül ağa.
Ben o an yere odaklanmıştım. Zorla yutkundum, ne diyeceğimi ve nasıl tepki vereceğimi bilemedim. Karnıma baktım.
"B-ben g-gebe-", sözlerim yarıda kesildi, zira ağlamam buna engel oldu. Gözümden yaşlar damladı üzerime. Elimi ağızıma götürdüm.
Sesli bir iç çektim. Ağlamaya başladım, mutluluk göz yaşlarımdı bunlar. Birden hızla odadan çıktım.
Nereye gittiğimi çok iyi biliyordum; Mehmed'in odasına. Lakin koşarken fark ettim ki, bebeğim vardı. Karnımın içinde benden, ve Mehmed'den bir can taşıyordum. Bunu hatırlayınca koşmayı durdurdum.
Bu çocuk gibi olan halime güldüm. Dikkat ederek, ama yinede hafif hızlı adımlarla, Mehmedin odasına girdim.
Mehmed ağalara ben ne zaman gelsem, sorgusuz sualsiz içeri alınmamı emrettiği için beni sorgusuz sualsiz içeri aldılar.
Mehmedi yatağında, elinde kitab okurken gördüm. Evet, dün tatsız bir olay yaşanmıştı. Ama ben ne zaman, Mehmed'in bana olan sevgisinden, ve sadakatinden şüphe ettim ki? Cevabı, hiçbir zamandı.
Zaten inatçıyım, yetmezmiş gibi gebelik hormonlarımla daha da inatçı olduğum için elbette ki haklılığımı inkar etmeyecektim. Haklıydım, o da biliyordu. Sadece ben biraz fazla ileri gitmiştim.
Ben bunları düşünürken, bunca saniye, Mehmedin karşısında ağlayan bir Lale gördüğünün farkına vardım. Mehmed şaşırmış, endişelenmiş ve korkmuş görünüyordu. İkimizde gururumuzu bir kenara bırakmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Osmanlı'nın Aşkı
RomanceYarı bulgar ve yarı türk olan Laletsiya, kız kardeşi Tatiana ile yaşarken, anzısın kaçırılıp saraya götürülmüştür. Orada tamamen yanlız kaldığı için hayatının bittiğini sanar. Ama aslında onu tekrar hayata döndürecek olan aşk olucak, ve aşktan doğac...