3 gün sonra
Hekimhane'nin önündeydim. Bize verilen haberlere göre bu sabah Mahidevran sultan bulunmuştu. Tam üç gün boyunca ormanın ortasında bir çukurun içine düşmüştü. Şehzade Mustafa hazretleri birazdan Mahidevran sultan ile geleceklerdi.
Artık beklemekten sıkılmıştım. Öylesine etrafa bakınıyordum ki birden karşıma aynı şekilde benim gibi beklemek için Hafsanur geldi.
Hafsanur: ooo, Lale hatun... tabii Mahidevran sultanımızı alt ettiğini sanıyorsundur sen şimdi. Lakin o öyle olmadı, kendisi bugün birazdan buraya teşrif edeceklerdir.
Lale: sanada merhaba, Hafsanur.
Dediği her kelimesinden iğrenddim, görmezden gelmeye çalıştıkça daha da arzıslaşmaya başlıyordu.
Bir elinde küçük sultanımız Rümeysa sultanı tutuyordu. Çok tatlı bir çocuktu. Onun bir yandan benim yeğenim olduğunu hatırlayınca garipsedim.
Lale: Rümeyse sultanım.
Rümeysa: sen kimsin?
Ona doğru eğildim ve elini tuttum.
Lale: Lale ben. Şehzade Mehmed hazretlerinin tek gözdesiyim.
Rümeysa: memnun oldum.
Çok tatlı bir konuşması vardı.
Lale: bende memnun olddum.
Kalktım. Sağ tarafımdan hızlıca kollarında annesini taşıyan Mustafayı gördüm. Karşısında hemen eğildik. Mustafa derhal hekimhaneye girdi. Ben içeri girmedim bile. Sadece görmek istemiştim nadıl olduğunu. Aslında tam göremedim ama fazlasına lüzum yoktu, derhal oradan ayrıldım.
Akabinde hemen Hürrem sultanın dairesine gittim.
Lale: sultanım.
Hürrem: Lale hatun?
Hemen ayağa kalktı.
Hürrem: ne oldu? Mahidevranĵ gördün mü?
Lale: gördüm, sultanım. Kendisi hekimhaneye götürüldü.
Hürrem: yaşıyor mu?
Lale: hiç bir fikrim yok.
Hürrem: ben oraya gidiyorum. Sende arkamdan gel ve kapıda bekle.
Hürrem
Hekimhaneye girdik ve Mahidevran, Hafsanur hatun ve Mustafa yı gördüm. Mustafa oldukça üzgün görünüyordu, Mahidevran uyanık bile değildi. Lakin üstü başı yara bere içineydi, yüzü bembeyazdı sanki ölmüş gibiydi. Lakin ölseydi ortamın havası daha bir huzurlu olurdu.
Bu ortamdan öyle huzurlu bir hava alamıyordum, demek ki ölmemişti.
Hürrem: şehzadem.
Mustafa: buraya ne hakla gelirsiniz?
Mustafa bana döndü.
Hürrem: merak ettim ve geldim. Kimseden izin istemeyecektim elbette değil mi?
Mustafa: galiba ölüp ölmediğini kontrol etmek için geldiniz. O zaman ben söyleyeyim, validem ölmedi ve ölmeyecek. Sizin ölümünüze şahit olmadan ölmeyecek merak etmeyin.
Hürrem: nasıl konuştuğuna ve kimin hakkında konuştuğuna dikkat et, Mustafa. Şayet dikkat etmezsen ben nasıl ettireceğini bilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Osmanlı'nın Aşkı
RomanceYarı bulgar ve yarı türk olan Laletsiya, kız kardeşi Tatiana ile yaşarken, anzısın kaçırılıp saraya götürülmüştür. Orada tamamen yanlız kaldığı için hayatının bittiğini sanar. Ama aslında onu tekrar hayata döndürecek olan aşk olucak, ve aşktan doğac...