Bölüm 9; Masal'ın Sonu.

232 15 2
                                    

Ani bir sarsıntı oluştu kalbimin derinliklerinde. Ellerim ve ayaklarım titredi. Yeri de zor duracak bir hale gelmiştim. İster istemez duvara yaslandım. Elimi göğüsüme koydum. Hızlı hızlı nefes alıyordum, aynı zamanda da nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

Az önce konuşmasına kulak misafiri olduğum iki kız bana garip bakışlarıyla baktılar. Ne olduğunu sormadılar bile, sadece merakla baktılar, ardından önlerine döndüler.

Zorlukla titreyen bacaklarımla odama doğru yürüdüm.

Odama vardım. Omuzlarım titredi, yüzümü ellerimle kapadım, hıçkırıklarımı duydum. Hıçkırıklarımın nedeni sadece Mustafa'nın infaz durumu değildi, yılların acısını çıkararak ağlıyordum. İç çektim, divana oturdum.

İçimdeki duygular şelale olmuştu. Uyuşup kaldım. Büyük bir çaba sarf ederek kendime gelmeyi başardım. Ağlama bir son verdim. Ama hala gözlerimin önünde ıslak bir perde vardı. Mantıklı düşünmeye karar verdiğim her an içimde bir fırtına koparan duygularım beni istediği yere savuruyordu.

Bu duygusal halimle asla ama asla mantıklı bir karar veremeyeceğimi adım ladar biliyordum. Kendime zaman vermeliydim, dinlenmek istiyordum. Fakat zaman yoktu, şehzade Mustafa'nın infazı her an gerçekleşebilirdi. Acaba babası onun canına bu kadar çabuk kıyabilirmiydi ki? Her ne olursa olsun böyle bir şey olmamalıydı, buna engel olacağım. Nasıl bilmiyorum ama engel olacaktım. Lakin bundan önce bu söylentinin doğru olup olmadığını öğrenmem gerek, haremde konuşulan çoğu şeye inanmamak gerekirdi sonuçta.

Yine kafamın içinde konuşan bu düşüncelere bir son verdim ve yatağıma doğru yürüdüm. Az kalsın bacaklarım boşalacaktı ki son anda kendimi yatağa atabildim.

-Gece yarısı-

Nigar kalfa beni kolumdan dürtüyordu. Zar zor bulanık gören gözlerimi araladım.

"Ne oldu Nigar kalfa?"

Nigar kalfa'nın yüzünde büyük bir endişe vardı: "Lale hatun... haremdeki kızlardan birisi öldürülmüş."

"Ne?!" Dedim. Sonra hızla usturuplu bir şekilde giyinip hareme doğru gittik Nigar kalfa ile birlikte.

Hareme vardığımızda tüm kızlar sıraya dizilmiş karşılarında Hürrem sultan olduğu için başlarını eğmişlerdi. Bazılarının yüzünde kederli bir ifade varken diğerleri gözyaşlarını döküyorlardı.

"Sultanım..", dedim ve eğildim. Diğer kızların arasına katılmadım, bir köşede durdum. Hürrem sultan da merak içindeydi, açıkçası çokta yüzüme bakamadı.

"Eğer biriniz bir şey bilipte susuyorsa, BUNUN CEZASI AĞIR OLACAKTIR!"  diye bağırdı, Hürrem sultan.

Kızların arasından bir kız, gözyaşını silip konuşmaya başladı: "sultanım..."

Hürrem sultan ona döndü, ve bir kaç adım daha yaklaştı.

"Sultanım, Anya hatunu kimin öldürdüğünü biliyoruz..", dedi kız. İlk başta söylemeye cesaret etmeyecek gibi duruyordu, ama şimdi cesaretini toplamış ve bir şeyler söylemeye hazırlanmıştı.

Hürrem sultan iyice tedirdgin oldu ve şüpheyle kıza daha da yaklaştı, "söyle..", dedi dişlerinin arasından.

Kız bana baktı, sonra Hürrem sultana. Anya hatun'da büyük ihtimalle ölen o kızdı.

Osmanlı'nın AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin