27. Bölüm

342 32 145
                                    

Eveeet bebeytolar yine geciken ama hem yükselten hem de yumuş yumuş yapan bir yb daha yayınlıyorum. İyi okumalarla birlikte gününüzün musmutlu geçmesini enişten şekilde diliyorum.



"Ufaklık düşünüyordum da..."

Kızarmış patatesten kopardığı parçayı ağzına attığı için duraksadı. Wooyoung ise göğsüne yaslı şekilde oturmuş ucu bucağı görünmeyen maviliği izliyordu.

" ... bence hiçbir şey yapmasam, sadece göbek deliğini yalasam bile seni boşaltabilirim."

Küçük beden duydukları ile kaldırdı kafasını, şaşkınlıkla bakakaldı büyüğüne. Dudakları ile gözleri aralanmış, nefes almayı unutmuştu resmen. Büyüğü sanki normal bir şey söylemiş ve esmerini şaşkına çevirmemiş gibi çubuktaki patatesten yemeğe devam ediyordu.

Wooyoung duyduklarını sindirdikten sonra düşündü bir cevap vermeden önce. Haklı olabilirdi. Sonuçta ona bakıyor olması bile içini gıdıklıyordu, okşanmasından hoşlandığı yerin yalanması tabii ki de onu boşaltabilirdi. İçinin titremesi sinyaller gönderiyordu küçük penisine. Oturduğu yerde hareket etti yavaşça, yüzünü yaklaştırdı keskin çehreye. İncelemeye başladı bir müddet. Gerçekten de ona bakıyor olması tüm ayarlarını bozmaya yetiyordu. Göbek deliğinin yalanmasının vereceği zevki düşünemiyordu bile. İnce parmaklarıyla sürtündü keskin çene hattında, büyük olan eğdi başını onu izleyene bakabilmek için. Wooyoung sırıtarak baktı kısık gözlere, dudaklarına yaklaştırdı dudaklarını, sıcak nefeslerini vererek bekledi öylece. Açık bir ortamda olmaları rahatsızlık vermedi asla, hiçbir şeyi umursamadan nefeslerini öpüştürüyorlardı.

"Öyle mi düşünüyorsun?"

Kendisinin bile zor duyacağı tonda konuştu. Büyük olanı büyüsü altına almaya yetmişti yakınlıkları ile ses tonu. Başını sallayabildi, onayladı küçüğünü.

"Hmm, o zaman..."

Değdirdi dudaklarını dudaklara, sürttü hafifçe ve geri çekilmeden devam etti cümlesine.

"... denemek ister misin, Sannie~"

San yutkundu. Sırıtmaya başladı yarım ağız. Kahverengi gözleri kararmaya başlamıştı çoktan. Küçüğünün ses tonundaki büyü öyle kuvvetliydi ki, şu an ağzından ne çıkarsa sorgulamadan yapmaya hazırdı.

"Hemen, burada."

Küçük olan güldü seslice, başını salladı iki yana. Çene çizgisini okşamaya devam ederken sürttü dudaklarını babacığınınkilere.

"Eve gidelim."

Hiçbir cevap vermeden kaldırdı Wooyoung'u. Ellerindeki boş çubukları kenardaki çöp kutusuna attıktan hemen sonra sürüklemeye başladı esmerini. Wooyoung kıkırdıyordu babacığının sabırsızlığına. Onu bu denli etkiliyor olması gururunu okşadı yeniden, göğsü kabardı ister istemez. Sıcaklık hücum etti tüm bedenine.

Koşar gibi yürüyen babacığına ayak uydurmya çalışmak yormuştu Wooyoung'u. Bu yüzden durdu, kolundan sürükleyen de durmak zorunda kaldı arkasındaki beden hareket etmediği için. Döndü küçüğüne, yaklaştı birkaç adım, soluklarını yüzüne rüzgar gibi savururken bakıyordu gözlerinin içine.

"Babacık söylemeyi unuttum."

Gözlerini kıstı kaşlarını çatarken, unuttuğu şeyi söylemesi için bekledi hareketsizce.

"Evin sokağına geldik ya."

Başını salladı büyük olan. Hâlâ nefesini düzenlemeye çalıyor, kontrolünü kaybetmemek için savaş veriyordu.

Woosan [Texting-Düz yazı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin