16. Bölüm

650 47 146
                                    

"Çok yakışıklısın."

Babacığının yanağındaki elleriyle ince deriyi okşarken fısıltıyla konuştu.

"Babacık en iyisi."

Kıkırdadı cümlesi sırasında. Dudaklarını yaladı ve uyuyanınkilere bastırdı hafifçe. Birkaç kez tekrarladı küçük öpücüklerini. Babacığı ise kaşlarını çatıyor, hafifçe kıpırdanıyor ama uyanmıyordu.

"Babacık çok yakışıklı. Uyurken bile."

Beyaz tenin her bir noktasına bastırdı pembe dudaklarını. Saçlarını okşadı, sırtına çizdiği yaraların üzerinde gezdirdi parmaklarını. Boynuna dayadı burnunu ve derin derin soluklar aldı.

Uyuyan, kollarını sıkıca sardı esmerin beline ve bastırdı kendine. Saçlarına gömdü burnunu, sakince çekti içine şeftali aromasını.

Küçük olan yine mayıştı, heyecanla atan kalbi sakinleşti ve yeniden uykuya dalmak için yumdu gözlerini. Fakat babacığı uyanmıştı, kalçasında gezen ve ufak ufak sıkıştırmalar sayesinde anlamıştı.

"Bebeğim."

"Hım."

Yavaşça uzaklaştı burnunu dayadığı boyundan. Parlayan gözlerle baktı babacığının uykulu yüzüne. Kıkırdadı seslice. Okşadı yanaklarını yeniden.

"Babacık, çok yakışıklısın."

Bu sefer San'dı boğukça kıkırdayan. Küçüğünün bulduğu her fırsatta ona iltifat etmesi hem şaşırtıyor hem de mutlu ediyordu.

Tuttu ensesindeki saçları nazikçe, okşadı birkaç saniye, yüzünü yaklaştırdı alnına ve bir öpücük bıraktı.

"Sen de çok güzelsin bebeğim. Babacığı mutlu ediyorsun."

"Gerçekten mi?"

"Evet bebeğim, gerçekten çok güzelsin ve gerçekten beni çok mutlu ediyorsun. Yaptığın her şey beni mutlu ediyor."

Küçük olan yüzünün kızarması ile gömüldü geniş göğse. Sakladı utanınca kızaran yüzünü.

"Utanma artık bebeğim."

"Ama babacık sen böyle söyleyince ben heyecanlanıyorum."

"Alışmaya çalış ufaklık."

Ayrıldı yüzünü gizlediği göğüslerden. Parıltısını kaybetmeyen bakışlarını yöneltti babacığına.

"Babacık sana bir şey sormak istiyorum."

"Ne istersen sorabilirsin bebeğim."

Konuşmaya başlamadan önce dudaklarını yaladı ve babacığına hızlı bir öpücük verdikten sonra soluklarını keskin yüze rüzgar gibi savurarak konuştu.

"Şey... hani bana kızmıştın ya, seni zor durumda bırakıp gittim diye."

San küçüğünün her kelimesinde onu onaylamak adına ya başını sallıyor ya da mırıltılar çıkarıyordu derin sesiyle.

"Neden biz birlikte olurken sinirini çıkarmadın? Çünkü şey, sen demiştin ki 'bunun cezasını alacaksın'."

Cümlesini bitirdikten sonra alt dudağını emdi ve merakla baktı babacığının yüzüne.

San düşündü kısa süreliğine. Elbette kızmıştı onu zor durumda bırakıp gittiği için. Yaramaz bir çocuk olmuştu bu hareketiyle tabii ki ceza alması gerekiyordu ama San bunu yapamazdı. Küçüğünün ilk seferi olacağı için onu zorlayamazdı. Belki de küçüğü sevmeyecekti, belki de ağır gelecekti, her ne kadar Woo'nun isteği bu yönde olsa da ilk seferinde bu denli zorlanması onun için zor olacaktı diye düşünmüştü. Bu yüzden ağır davranmamıştı küçüğüne. İlk seferinde canını yakmak yerine onu zevkin doruklarına çıkarmanın daha iyi olacağını bildiği için kibar ve naif davranmıştı.

Woosan [Texting-Düz yazı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin