12. Bölüm

751 53 101
                                    

Not: Arkadaşlar bu bölüm biraz uzun oldu ama aşırı keyif alarak ve hissederek yazdığım bir bölüm olduğu için okuduğunuzda sizin de keyif alacağınızı düşünüyorum şimdiden iyi okumalar dilerim, yorumlarınızı eksik etmeyin, teşekkürler. 😽😽😽







Wooyoung ile babacığının sözleşmelerinin üzerinden üç gün geçmiş ve cumartesi günü sonunda gelmişti. Küçük olan heyecanla evin içerisinde dolaşıyor, kıkırtılar çıkarıyordu. İlk defa evine birini davet ediyordu ve davet ettiği bu kişi her şeyde küçüğün ilki olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu. Bu düşünce bile küçük olanın heyecanına heyecan katıyordu.

Wooyoung etrafta dolaştığı için başı dönmüş ve salondaki koltuğa oturmuştu. Heyecandan hızlı hızlı aldığı nefesleri düzenlemeye çalırken hâlâ ne yapacaklarına dair bir plan oluşturamamıştı. Evet babacığını evine davet etmişti ama ne yapacaklarını hiç düşünmemişti. İsteyeceği ödül haricinde yapacakları hiçbir şey yoktu. Bu düşünce küçük olanın canını sıkıyordu. Bir müddet daha düşündü yapılabilecek herhangi bir şey bulabilmek adına ama sonuç yine küçük olanı hüsrana uğrattı.

Wooyoung sıkıntılı düşünceleri arasında kapı zilinin çalması ile refleksle ayaklandı. Babacığının geldiğini biliyordu. Bu yüzden heyecanı iki katına çıktığı için kalbinin sesi duyuluyordu dışarıdan. Öylece dikildi birkaç saniye. Hiçbir harekette bulunamadı heyecandan. Bedenin hareket etmesini sağlayan ise yeniden duyulan zil sesi oldu.

Küçük olan yavaş adımlarla ilerledi kapıya. Açmadan önce boy aynasından kendini inceledi. İçindeki coşkunun sıcaklığı tüm vücuduna vurmuştu. Kıpkırmızıydı küçük  bedenin esmer teni. Gözle görülen her yerinde kızarıklık oluşmuştu. Yansıması ile bakışması kısa sürdü ve yeniden kapıya döndü. İlk günkü buluşmadaki gibi titriyordu küçük beden. Biraz daha beklemek istedi sakinleşmek için ama babacığını daha fazla kapıda tutmak istemediği için her şeyi bir kenara bırakmanın daha mantıklı olacağını düşünerek kapıyı açtı.

Karşısında gördüğü tapılası yüze odaklandı dudaklarındaki masum tebessümle. Babacığına öyle güzel, öyle istekle, öyle taparmış gibi bakıyordu ki sanki karşısındaki bir insan değil de tanrıymış gibi hissettiriyordu.

"İçeri almayacaksın sanırım."

Onu kutsadığına inandığı ses ile doldu kulakları.

Cevap vermek yerine sessiz kalmayı tercih etti küçük olan. Konuşmaktansa tadına doyamadığı dudakları öpmek daha mantıklıydı onun için.

Mantıklı bulduğu düşünceyi faaliyete dökebilmek için ayak uçlarında yükseldi babacığının yüzüne yaklaşabilmek adına, yeteri kadar yaklaştığında ise ince kollarını kaldırdı havaya ve sardı sıkıca geniş omuzları. Kapatı dudaklarını San'ınkilere.

Büyük olan şaşırmıştı küçüğünün bu hareketine ama çok geçmeden duruma adapte olmuş ve kollarının ince bele sararak kendine çekmişti iyice.

Öpüşmeye vahşi denemezdi. Gayet sakin ve naif ilerliyordu. Küçük olan üst dudağı emiyordu yumuşakça. Babacığı da alt dudak ile ilgileniyordu aynı yumuşaklıkla. Çıkan ıslak sesler, birbirlerinin nefeslerini ve salyalarını yutmaları, bedenlerini tek bir bedenmiş gibi bastırmaları ikisini de zora sokuyordu. Bunlar wooyoung için sorun değildi elbette hatta ona kalsa şu anda babacığı ile ilişkiye girerdi ama San için bu denli basit değildi tabii ki. Büyük olan her şeyin bir zamanı olduğunu düşündüğü için küçüğü kadar aceleci davranamıyordu.

Wooyoung öpücüğü daha da derinleştirmek için dilini kullandı. Kayganlığını babacığının sımsıcak mağarasına soktu ve gezindi hoyratça. Fakat çok uzun sürmedi. Çünkü babacığı, küçüğünün daha da ileri gitmesini istemediği için beline sabitlediği elinden birini Wooyoung'un yanağına yerleştirdi ve durdurdu.

Woosan [Texting-Düz yazı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin