15.06.2017
Mihriban'ın ısrarlarına daha fazla karşı çıkamayan Elif ve Kenan onlara kahvaltıya gelmişlerdi. Mihriban'la Rıfat'ın kızı Hazal da misafirlere çok sevinmiş olmalıydı ki Kenan'ı rahat bırakmıyordu. Genç adam da hiç şikayetçi değildi bu durumdan.
"Güzellik, sen ne tatlısın ya böyle."
"Ben onu alıyım mı abi? Daha rahat edersin kahvaltını." Dedi Rıfat, kızına uzanırken. Hazal daha yeni 1 yaşına girmişti ve fazla hareketli bir bebekti. Babasının kendisini alacağını anlayıp Kenan'a sarıldı.
"İyiyiz ya biz böyle." Dedi Kenan. Bir koluyla bebeği tutarak yemek yiyordu. Daha Doğrusu küçük kızın izin verdiği kadarıyla yemeye çalışıyordu.
Rıfat daha fazla üstelemedi. Elif derin bir iç çekerek baktı eşine ve kucağında ki bebeğe. Kenan ne güzel ilgileniyordu bebekle. Elif yeniden gözlerini masaya çevirdi, Mihriban'ın kendisine bakıyor olduğunu da o an fark etti. Sormasını bekledi ama Mihriban tamamen farklı bir konu açtı;
"Kasabaya taşınıyosunuz ve benim siz yerleştikten sonra haberim oluyo öyle mi Elif hanım? Konuşucaz bunu."
"Çok ani gelişti herşey. Yoksa ben sana haber vermez miyim?"
"Kendisinin de son dakikada haberi oldu. Ondan söyleyememiştir." Dedi Kenan. Elif ters ters baktı eşine.
"Birde övünüyor musun?"
Ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaptı Kenan. Hazal ona gülerek baktı, minik bebeğin gülüşüyle istemsizce Kenan da güldü.
"Sen ne anladın acaba?"
"Buraya ilk defa geldin demi abi?" Diye sordu Rıfat. Gülücükler saçan kızını gülümseyerek izlerken. Birkaç gündür huysuz olan küçük kızının keyfi bugün yerindeydi.
"Evet, biraz özel bir mesele."
"Birşey sormuyom o zaman." Dedi Rıfat, anlayışla. Ve başka konulardan muhabbet ederek keyifli bir kahvaltı yaptılar.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Veysel!" Dedi Ramazan, bir dakikada üçüncü kez sondaki e'yi uzatarak.
"Öfkeme yenilecem az kaldı." Diye mırıldandı Veysel, oldukça sinirli bir tonda. Kaportacı dükkanındalardı ve Veysel bir arabayla uğraşırken başında bekleyen Ramazan onu ağıla gitmeye ikna etmeye çalışıyordu.
"Amcaoğlu bunun iki günü yok mu daha? Sonra bakarsın yine. Bırak da gidek hadi."
"Lan gelmiyicem diyom."
"Sen baya gerginsin ha."
"Ramço git başımdan!" Diye seslendi Veysel, arabanın altından. Ramazan'ın yaptıgı gibi sondaki a'yı uzatarak. Ama Ramazan'ın gitmeye niyeti yoktu.
"Veysel ters tarafından mı kalktın bugün?" Sonra kendi sorduğu soruya kendisi cevap verdi Ramazan. "Gerçi sen her gün böylesin."
"Her gün ters tarafımdan kalkıyom demek ki!" Diyen Veysel, arabanın altından çıkarken sinirinden dolayı başını vurmuştu. Ve bu daha çok öfkelenmesine sebep olmuştu.
"Ramço! Gözüme gözükme Ramço!"
"İyi misin la?" Dedi Ramazan, şakayla karışık. Ancak Veysel'in sağ kaşından ince bir kanın süzüldüğünü fark ettiği an ciddileşti.
"Oğlum iyi misin lan?!"
Veysel kaşına dokunup eline bulaşan kana baktı. Bir an gözleri kararır gibi olmuştu. Ramazan'ın yardımıyla kalktı yerden. Ve kenardaki bir bez parçasını alıp kanayan yere bastırdı.
"Sağlık ocağına mı gitsek?"
"Ramazan sus."
"Sen sus! Yürü gidiyoz hadi." Dedi Ramazan, ve Veysel'i kolundan tutup dükkanın dışına çekiştirdi. Veysel de daha fazla ona karşı çıkmadı. Sağlık ocağının yolunu tuttular.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Kenan yeni iş yerine gelmişti. Bazı evrak işleri yetişmediğinden birkaç günü boş geçecekti ama şimdiden bir gelip çalışacağı yeri görmek istemişti. Pencereden dışarı baktığı esnada iki tanıdık sima gördü. Bunlar dün ona yardım eden kişilerdi. Kenan neden geldiklerini merak ederek odasından çıktı. Veysel ve Ramazan da o sırada sağlık ocağından içeriye girmişlerdi.
"Sen otur, ben doktoru sorup geliyom."
Ramazan danışmaya ilerleyeceği anda Kenan'ı fark ederek durdu. Burda ne işi vardı? Yeni doktor Kenan mıydı?
"Aaa Kenan abi!"
"Birşey mi oldu?" Diyerek yanlarına yaklaştı Kenan. Ela gözlü adamın adını hatırlayamamıştı. Ancak sarışın olanı gördüğü anda seslendi:
"Veysel,"
Gözlerini devirdi Veysel. Sevmediğin ot burunun dibinde bitirmiş misali yine karşısına çıkmıştı bu adam. Kenan ise endişeyle kolunu tuttu Veysel'in, bez parçasını çekmesini sağladı ve anında kaşlarını çattı.
"Aferin bunu bastır açık yaraya mikrop kapsın." Dedi Kenan. Bez parçasından dolayı Veysel'in kaşının etrafı hep yağ olmuştu. Bez parçasını Ramazan'a uzattı Kenan.
Ramazan anında almıştı bez parçasını. Kenan Veysel'in kolunu bırakmadan odaya ilerledi. Ve arkasından gelen Ramazan'ı fark etmeyip kapıyı yüzüne kapattı.
"Dikişlik birşey değil neyse ki." Dedi Kenan. Veysel ise birşey söylemeden sedyeye oturdu. Kenan pansuman malzemelerini alıp onun yanına geldi. İlacı pamuğa döküp Veysel'in kaşına değdirdi. İlacın yakıcı etkisiyle yüzünü buruşturdu sarışın adam.
"Yakıyor mu?"
"Biraz."
"Tamam, az kaldı zaten."
Pansuman bitene kadar başka birşey söylemedi Kenan. Sessizlik içerisinde geçen birkaç dakikadan sonra geriye çekildi.
"Geçmiş olsun."
"EyvAllah."
Veysel sedyeden kalkıp odadan çıktı. Onun arkasından bakan Kenan'ın yüzünde bir tebessüm belirdi. Dün Taner'in söylediği şeyi hatırlamıştı. Veysel'le biraz fazla benziyorlardı.
Belki bir gün onunla iyi anlaşmayı başarmanın bir yolunu bulurdu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bölüm sonu.
Herkese iyi bayramlar. 🍬💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozkır Masalı
FanfictionTüm Muhteşem Hikayeler İki Şekilde Başlar: Ya Bir İnsan Yolculuğa Çıkar, Ya Da Şehire Bir Yabancı Gelir.