O günün üstünden iki gün geçmişti ve genç adam çoktan 'soracağı hesabı' unutmuştu. İlgilenmesi gereken daha büyük sorunları daha büyük dertleri vardı onun.
Bir tabak makarnayı masanın üstüne koydu ve babasının söylenmelerini duymamazlıktan gelerek annesi için hazırladığı tepsiyi aldı. Döndü sedirde oturuyordu, mavi gözleri televizyon ekranındaydı ama izlemiyordu.
Veysel sedirin önüne sehpa çekti ve tepsiyi üzerine bıraktı. Döndü bir an için oğluna baktı sonra da gözlerini tepsiye çevirerek sakince yemeğini yemeye başladı.
"Baba ben biraz dışarı çıksam olur mu?" Diye sordu Veysel, annesinin ilaçları içtiğinden emin olunca.
"Defol." Dedi Muammer, umursamaz bir şekilde.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Bitanem," diye seslendi Kenan çaresiz halde. Elif'in hıçkırıklarını duymak onu çok üzüyordu.
"Yalnız kalmak istiyorum." Dedi Elif kapının arkasından.
"Elif yapma böyle lütfen."
"Beni rahat bırak!"
Kenan derin bir nefes aldı, belki biraz dışarı çıkıp sakinleşse iyi olacaktı. Bu süreçte Elif de istediği gibi yalnız kalır ve sakinleşirdi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İki genç adam da hava almak için kendini dışarı atmıştı. Ayrı dertlerin içinde olsalar da ikisi de aynı acıyı farklı şekilde yaşıyordu.
Nereye gittiğini bile bilmeyen Kenan karşısına çıkan tepeyle durdu, burdan bakınca şehir manzarsı görünüyordu. Genç adam gecenin karanlığında bir yıldız gibi parlayan ışıkları izledi.
Veysel yolu bir tepeye çıktığında durdu ve manzarayı görmek için biraz ucuna yaklaştı. Kenan onu fark etti, istemsiz bir hareketle kolunu önüne uzattı.
"Atlamıyıcam." Dedi Veysel, henüz fark ettiği adama bakarak. Bu adam neden her yerde karşısına çıkıyordu?
"Çok yaklaştın ama düşersin."
"Çok mu umrunda?"
"Evet."
Bu cevabı beklemeyen Veysel dönüp Kenan'a baktı. O gün için ona sinirli değil miydi yani? Nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu?
"İnsan hayatı önemli tabi, doktorsun sonuçta." Dedi yalnızca.
Kenan'ın yüzünde bir tebessüm belirdi, mutluluktan uzak, daha çok acı dolu bir tebessüm. Hatta Veysel o an daha dikkatli baksa gözlerinin dolduğunu görebilirdi ama bakmadı.
"Evet, önemli."
"Gerçi birkaç grip ilacı yazmak dışında birşey yaptığın yok."
"Ayıp oluyor yalnız."
"Yapacak birşey yok."
Kenan aniden Veysel'e döndü. Sarışın adam onun kızmasını bekledi, yaptığı mesleği küçümsemişti sonuçta ancak beklediği gibi olmadı.
"Aslında haklısın. Birkaç ilaç yazmak dışında yaptığım birşey yok." Dedi Kenan. Veysel onun ses tonunda ki gizlenmiş acıyı fark etmişti.
"Bak sen kabul edince olmuyo ama."
Veysel biraz olsun kasvetli havayı dağıtmak istemişti ama Kenan onu duymamış gibi konuştu:
"İyi bir doktor değilim."
"Çocuk gibi mızmızlanma."
"Öyle yapmıyorum."
"Öyle yapıyon. İyi bir doktor değilim diye üzülemezsin, insanların daha büyük dertleri var." Dedi Veysel. Ve Kenan mavilerini yeniden manzaraya çevirdi.
"Pardon ya senin için yeterince büyük dertlerim olmadığı için." Dedi, sesini biraz yükselterek. Bu defa gerçekten sinirlenmişti. Onun sinirlenmesiyle Veysel de sinirlendi.
"Kendine acımak dert değil!"
"Hiçbir şey bilmeden konuşuyorsun."
"Yanılıyon doktor, dert nedir senden daha iyi bilirim ben." Dedi Veysel.
Kenan yine yanlış anlaşıldığını fark ederek sustu. Kendini açıklamaya çalışmadı ve Veysel'den uzaklaştı.
Veysel de birşey söylemedi. İkisi de sadece sustular.~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozkır Masalı
FanfictionTüm Muhteşem Hikayeler İki Şekilde Başlar: Ya Bir İnsan Yolculuğa Çıkar, Ya Da Şehire Bir Yabancı Gelir.