Barış'tan
İlkin'in ardından sıra bendeydi. Bugün son yıllarda az rastlanan bir rekabet sonucu her şeyi belirleyecek olan maça çıkıyorduk. Bu sezon takımca çok fazla çalışmıştık ve bugün bunun hakkını almak istiyorduk. Fenerbahçe ve Galatasaray'ın puan durumu şu anlık eşitti ancak onlar maçlarını tamamen bitirmiş bizim maçımızın sonucunu bekliyordu. Bugünki maçı alırsak şampiyonluğa adımızı yazdıracak ve kupanın sahibi olup gönül rahatlığıyla milli araya girebilecektik.
Soyunma odasında üstümü değiştirirken az önce ısınmak için sahaya çıkmış olan Kerem'in koşarak içeri girmesiyle şaşkınlıkla ona baktım.
"Bu hal ne oğlum, ben seni 90 dakikalık maç sonunda bile bu halde görmüyorum nefeslen biraz." dediğimde yüzünde oluşan sırıtışından elinde benim lehime bir şeyler olduğunu anlamıştım."Seninki tribünde. Haberin olsun diye geldim ama senin şu yaptığın karşılamaya bak ayıp." diyip tepkimi beklercesine yüzüme doğru baktı. Tüm hücrelerime kadar titrediğimi hissetmiştim duyduklarımdan sonra. Kerem'in yüzüne doğru aval aval bakmaya başladığımda Kerem'in attığı kahkaha tüm koridoru doldurmuştu. İstediği tepkiyi almıştı ve çoktan dalgasını geçmeye başlamıştı.
Onun benimle dalga geçmesi şu anlık umrumda değildi, sonra onunla yeterince ilgilenebilirdim. Şu an umrumda olan tek şey beni izlemeye gelmiş İlkin'di. Hayır beni izlemeye gelmemişti, tuttuğu takımın şampiyonluk maçına gelmişti ama bu yıllardır aşkıyla boğuşan ben için kendi üzerine alınabilecek kadar büyük bir mevzuydu.
Düşüncelerimden beni sıyıran şey Kerem'in kolunu omzuna atıp beni sahaya doğru ilerletmesiydi. Bir yandan beni sürüklerken bir yandan da lafını yetiştirmeyi ihmal etmiyordu.
" Ama böyle olmaz ki, bayılmanı falan bekliyordum ben." diyip bir an duraksadı. Sonra bir anda "LAN" diyerek yükselme yaşadığında ona anlamsız bakışlarımı atmaktan geri kalmadım. Yine de meraktan ne olduğunu sorduğumda söylediği şeyle günün sonunda benden ağır bir dayağı hak ettiğini kanıtlamıştı.
" Yok bir şey kanka ya, belki onu görünce bir anda bayılırsın da eğlence olur diye şey ettiydim ben."İlkin'den
Sultanlar ligi biteli 1 ay kadar olmuştu ve o tuhaf günden sonra Barış Alper'le bir daha yüz yüze gelme fırsatım olmamıştı. Tabiki maçları kaçırmadan izliyordum bu sayede onu da görmüş oluyordum ama yüz yüze görmek her şeyi değiştiriyordu. Onu görmek için içimde inanılmaz bir istek duyuyordum ve bunu görmezden gelmek çok zor bir hal almaya başlamıştı. Bu yüzden lig bitmeden önce mutlaka bir maça gitmek istiyordum.
Bugün ise Elif'in başının etini tam anlamıyla yiyerek sonunda onu beraber Galatasaray'ın maçına gelmeye ikna edebilmiştim. Ama biraz erken gelmiş olacağız ki Elif'te şu an benim başımın etini yiyordu.
" Kanka futbolculardan da önce gelseydik buraya, öncesinde saha kontrol için gelip çimleri sulasaydık, rahat edecek miydin o zaman?"
Bu kadar söylemesinin sebebi birazcık benim hatam olabilirdi. Elif için en önemli saatler yemek yediği saatlerdi ve ne olursa olsun bu saatlerden kesinti yaşamak onun için yaşamından çalınan en kıymetli dakikalardı. Bu maça geç kalmamak için maç saatinden 4 saat önce kapısına dayanmış, onu sofrasından kaldırmış ve hazırlanmaya zorlamıştım. Şimdi ise bu durumdaydık. tribünler yavaş yavaş dolmaya başlarken ben de gerilmeye başlamıştım. Bu gerilme neyden dolayıydı, işte bunun sorgulamasını yapmaktan şu an kesinlikle kaçınıyordum.
Taraftar tezahürata başlamış oyuncular ısınmak için yavaş yavaş sahaya çıkmaya başlamıştı. Kerem'i görmüştüm ancak Barış'ı hala görmemiştim. Gözümün onu araması beni cidden sorgulatmaya başlamıştı. Bu kadar hızlı etkilendiğimi kabul etmek istemiyordum. Ben etkilensem bile onun benden etkilendiğini düşünmüyordum. Bu yüzden kendimi dizginlemeye çalışıyordum. Ben düşüncelerimle boğuşurken Kerem içeri girip beş dakika sonra yanında Barış'ı da getirmişti.
İkisi takımın diğer kalanıyla ısınmaya başladığında ben de Elif'e dönmüş maçla ilgili tahminlerimiz hakkında konuşmaya başlamıştık. Önüme dönüp Barış alper'i aramaya başladığımda 1 ay önce yaşanan olay ufak bir yer değişikliği ile tekrar yaşanmıştı. Gözlerimiz birbirini bir mıknatıs gibi çekip birbirine mahkûm bıraktığında yapabildiğimiz tek şey buna ayak uydurmak olmuştu. Ne o çekmek için bir harekette bulunabiliyordu ne de ben. Bu sefer gözlerimizi ayıran şey mola bitiş sesi değil, Elif'in benim kolumu delmek istercesine dürtüşüydü. Ona doğru döndüğümde beni bir sorguya alacağını bakışlarından kesinlikle anlamıştım. Ve ne yazık ki onun sorgularından kaçmak imkansızdı.
"Şşt bak bakayım bana. Siz ne iş dökül hemen."
"Kanka ne işi ya, yok bir şey şu anlık cidden bak." dediğimde kırdığım potu ben bile söyledikten sonra fark etmiştim.
"Ne demek şu anlık İlkin, benim niye haberim yok İlkin, sen beni delirtmek mi istiyorsun İlkin, anlat İlkin, hemen anlat İlkin."
Kurtulmak için içimden gelen tüm dualarımı sıraladığım sırada İstiklâl Marşı'nın okunacağını bildiren sesle hemen ayağa kalkıp hazır ol pozisyonuna geçtim. Arkamdan gelen Elif'in homurdanmalarını işe şu anlık görmezden geldim. Aynı başka şeylere de yaptığım gibi.
Marşımız okunduktan sonra oyuncular oyun için sahaya dizildi. Ve sonunda oyun için ilk düdük çalındığında yerimde heyecanla kıpırdandım. Oyuna Galatasaray başlamıştı. Elif'in sorgulamalarından dolayı bir anlığına bu maçın ne kadar önemli olduğunu unutmuştum. Resmen şampiyonluk maçıydı bu. O kadar heyecanlı ilerliyordu ki maç ne ara 30 dakika geride kalmıştı anlayamamıştım. Hala golsüz beraberlik devam ediyordu, şu an karşı takım ataktaydı ve ne yazık ki gole ulaşmışlardı. Ama mod düşürmek yoktu, daha önümüzde 60 dakika daha vardı. Bu maçı alacağımıza inancım tamdı.
Yere doğru diktiğim gözlerimi bir anda Barış'a doğru çevirdiğimde artık beni şaşırtmayayan bir şekilde onun da gözleri bendeydi. Sanki ona gülümsesem ona güç olacak gibi hissetmiştim ve o an hiç bir şey düşünmeden ona güzel bir tebessüm göndermiştim. Gözlerini kaçırmasını beklerken onun da bana tebessüm etmesiyle kalbimin atış hızı bir anda artmış ve ağzım aralanmıştı. Bu görüntü ona komik gelmiş olacak ki daha belli bir gülüş atarak önüne dönmüş oyun yeniden başlamıştı. Resmen çarpılmış gibi hissetmiştim, bunu cidden sonra enine boyuna düşünmem gerekiyordu.
Yaşanan o andan sonra Galatasaray ataktaydı ve top Kerem'den icardi'ye doğru geçmişti. İcardi topu ceza sahası içine doğru sürüp yerden bir orta açtığında Barış topa değmiş ve Galatasaray'ın ilk golünü atmıştı. Sevinçle ayağa kalktığımda gol sevincini bizim olduğumuz tarafa doğru yapması beni baygınlık seviyesine getirmişti. Gerçekten bir de bayıl istersen İlkin. Kendimi güçsüzce sandalyelere bıraktığımda Elif'in bakışları beni delmek ister gibiydi.
"Hey Elif Şahin. Şuraya otur ve bana öyle bakmayı bırak. Gerçekten baştan sona anlatacağım, söz." dediğimde sonunda beni rahat bırakmıştı.
Bundan sonra ilk yarı bitmiş ve ikinci yarıya son hızla devam ediyorduk. Muslera topu ileriye doğru attığında kerem yakalamış ve icardi'ye doğru yollamıştı. İcardi kenarda ki torreira'ya yollayıp içeri doğru girmişti. torreira'da bunu görüp ona doğru orta açtığında İcardi kafa vurup gölü bulmuştu. Sonunda maçın bitimine az bir süre kala öne geçmeyi başarmıştık. Hakem son düdüğü çaldığında tüm takım şampiyonluk için birbirine koşmuş ve sarılmıştı. Aşağı inmek isterdim ancak şu an oraya inersem sağ çıkamamaktan korktuğum için inemedim ve son kez kenarda su içen Barış'a baktım. Gözlerimi ona dikip bekledim ve sonuna bakışları tekrardan bana döndüğünde içtenlikle gülüp dudaklarımı okumasını umarak tebrikler diye fısıldadım. Anlamış olacak ki o da kafasını eğip güldüğünde önüme dönüp Elifle birlikte stadyumu terk ettim. Eve gittiğimde beni sağlam bir sorgu bekliyordu.
Bölüm Sonu
Oy, yorum💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTANIM
Teen FictionAh güzel İlkin'im, bir gün söyleyeceğim sana içimden geçen her cümleyi, tam da o güzel kahvelerinin içine bakarak.