Selaaam bu bölüm çok çok içime sinmedi ama sizi bölümsüz bırakmak da istemedim. Umarım beğenirsiniz iyi okumalarr✨
İlahi bakış açısı
Barış uzun zamandır kendini bu kadar çaresiz hissetmemişti. Sevdiğinin ağlamasına dayanamazken o gözyaşlarının sebebi olmak onu içten içe kahrediyordu.
Barış takım otobüsünde tek kaldığını düşünerek elini önündeki koltuğun kafasına defalarca vurdu. Hırsını alamayarak cama yumruk atmak üzereyken Kerem arkadaşını zorla geri çekti.
"Lan manyak mısın oğlum sen! Ne bu halin noluyoruz yine?" Kerem, Barış'ın İlkini aradığını biliyordu, telefon konuşmasının bir kısmını duymuştu ama Barış kaçarcasına otobüse döndüğünde bir terslik olduğunu düşünerek arkadaşının peşinden gelmişti. Barış önce sevgilisi ile olan telefon konuşmasını hızlıca anlattı.
"Yuh ama! Kız nasıl yüz buluyor bu kadar? Kızla aranda önceden falan bir şey olmadı dimi lan?"
"Saçmalama istersen Kerem! Sadece komşumdu. Formamı da babası için istemişti. Babası ölümcül bir hastalık atlatmış ona hediye vermek istemiş işte. Öyle diyince bende önce size imzalattım sonra kendim imzaladım verdim. Nereden bileyim ben sapık gibi baş köşeye asacağını? Babasının durumuna üzüldüm iyilik olsun diye şey ettim."
"Niye Barış abi, iyilik elçisi falan mısın sen?" Semih, ikisini bir kaç dakikadır dinliyordu. İkisi de geri gelmeyince bir şey olduğunu düşünürek Barış abisinin yanına gelmek istemişti. Şimdi ikisinin ters bakışlarına maruz kalınca "Pardon abi, siz gelmeyince şey ettim ben." dedi mahcubiyetle. Barış onun bu haline dayanamayarak bir elini Semih'in omzuna attı. "Sağol kardeşim, eksik olma." dedi.
"Yok yok, siz kesin nazara geldiniz bunun başka açıklaması yok. Türkiye'ye dönelim kurşuncuya götüreceğim ben sizi. Bildiğim tanıdık bir teyze var." Barış ve Semih, Kerem'in dediğine gülsede Kerem bu fikri aklına bir yerlere yerleştirmişti bile.
"Tabii kurşuncuya gideriz ama önce İlkin'in beni affetmesi gerekiyor. Gerçi sesi o kadar kötü geliyordu ki, o beni affetse ben kendimi affetmem. Ama onun gönlünü almam lazım." Barış, güzeller güzelinin en çok da ağlamasına dayanamamıştı. Oysa biraz olsun dinlese kendini böyle şeyler için üzmese diye düşündü içinden.
"Barış abi çiçek çikolata falan yolla, hem not yazarsın işte 'özür dilerim beni affet falan' hem her kadın çiçeği sever. Zaten İlkin abla sana kıyamaz, affeder illa. Senin bir suçun yok zaten senin iyilik elçisi olasın tutmuş."
"Hay aklınla bin yaşa be Semih! Maçtan sonra da ararsın bir şekilde kendini açıklarsın. Hem bencede İlkin kıyamaz sana."
Bu fikir Barış'ın aklına da yatmıştı. Tabii içinden geçen yanına koşup biricik sevgilisini sarıp sarmalamak dudaklarından affettiğini duymadan bırakmamak olsa da şartlar buna el veriyordu ancak.
...
İlkin'den
"Abla, abla kime diyorum ben aloo! Yemeğinle oynayıp durmasanda yesen mi? Yani tamam ben yaptım ama korkma zehirlenmezsin." başımı sallayıp önüme koyduğu kremalı makarnadan zorla bir kaç kaşık aldım.
Babamın arkadaşları bize gelince Demir soluğu bende almıştı. Ne kadar tek kalmak istesemde Demir'e git diyememiştim. Aklım Barış'a dediklerimdeydi, ağır konuşmuştum ve çoktan dediklerime pişman olmuştum. O bana kıyamazken ben onu çok üzmüştüm hemde hiç suçu yokken.
"Ablaa, ablaa diyorum. Ohoo hanımefendi bizi dinlemiyor ki."
"Zıkkım Demir, ne var? Canım sıkkın işte bir kerecik bana bulaşmasan incilerin dökülmez." diyerek Demir'e sertçe çıkıştım hoş onunda bir suçu yoktu. Demir oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma geldi kollarını boynuma doladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTANIM
Teen FictionAh güzel İlkin'im, bir gün söyleyeceğim sana içimden geçen her cümleyi, tam da o güzel kahvelerinin içine bakarak.