Selaam umarım herkesin keyfi yerindedir sizi şöyle bölüme alalımm
İlahi bakış açısı
Barış, sevgilisinin moralinin bozuk olduğunun bilincindeydi. Olimpiyatları ne kadar istediğini, hevesle beklediğini biliyordu. Ama sağlığı hepsinden daha önemliydi. Hoş, İlkin'e kalsa en formda olduğu dönemde gözünü kırpmadan elinden geleni yapacağına inancı tamdı.
İlkin iyi olduğunu kanıtlamak istercesine takımın birkaç antrenmanına katılmıştı. Aksadığının bilincindeydi ama kadroda olmayı çok istemişti ve hak ettiğini düşünüyordu. Kendi açısından oldukça iyi bir sezon geçirmişti. Taa ki bu tahlihsiz sakatlığı yaşayana kadar. Galatasaray kulüp doktorları sakatlığı bir kez daha nüksederse bu sefer daha kötü sonuçlar doğuracağını uzun uzun anlatmıştı.
Barış sevgilisini o gün yalnız bırakmamış her zaman olduğu gibi yanında olmuştu. Sıkıca sarmış sarmalamış göğsünde sakinleşmesine müsade etmişti. Şimdide sevgilisine moral olmak için kendi elleriyle yemek hazırlıyordu. İşin içinden çıkamayınca annesini aramıştı.
"Şimdi göz kararı tuz koy." Barış tezgahın üzerinden tuzu alınca bir tuza bir annesine baktı. Göz kararı ne kadardı ki? Kimin gözünün kararı? Keşke yemek yemeyi sevdiği kadar yemek yapmak konusunda da yetenekli olsaydı. Kendine hazırlasa çok umursamaz illa bir yemek çıkarırdı ama şimdi işin ucunda sevgilisi vardı.
"Bir çay kaşığı." dedi annesi oğlunun bu haline gülerek. Biricik oğlunun mürüvvetini göreceği günü çok beklemişti ondandı bu neşesi. Barış pilavı bitirmenin rahatlığı ile derin bir nefes aldı. "Tamam sultanım benim. Gerisi uzmanlık alanım biliyorsun ben hallederim." dedi yüzünde kocaman bir gülümseme ile.
"İyi edersun ama merak ederum İlkin kızımı ne zaman getirecende tanıştırcan." Barış annesinin söyledikleriyle birkaç saniye düşündü. Annesine turnuva bitince demişti ama sevgilisi böyleyken ona emrivaki yapar gibi olmak istemiyordu. Annesini üzmeyi de istemiyordu. "En kısa zamanda inşallah sultanım. Konuşuruz yine tamam mı? Çok öpüyorum sizi Pablo size emanet geline onuda alırım." diyerek yanıtladı annesini.
"İyi bakam, torun bakcak yaştayım gel gelelim oğlumun itine bakacağım."
"Anne konuşmuştuk biz bunları. Hadi bak benim şarjımda az zaten seni seviyorum, herkese selamlarımı ilet. Görüşürüz." Barış annesinin başka bir şey demesine fırsat vermeden hızlıca telefonu kapattığında derin bir nefes aldı.
...
İlkin'den
Hande, Elif ve Zehra antremandan çıktığı gibi yanıma moral olmak için gelmişti. Birkaç gündür olduğu gibi yalnız bırakmamaya çalışıyorlardı. Yanlarında olabildiğince neşeli görünmeye çalışıyordum.
Tokyo olimpiyatlarından sonra ikinci kez aynı şeyi yaşamak belkide kaderin bir cilvesiydi. Ne kadar istesemde şansızlık peşimi bırakmıyordu. Tedavimi tamamlamış olmama rağmen turnuvaya katılmam teknik kadro ve kulüp doktorları tarafından uygun görülmemişti. Kadroda zaten düşünülmeyince banada söyleyecek çok bir söz kalmamıştı. Antrenmanı yarıda bırakıp çıkmıştım o gün. Sinirli veya öfkeli değildim sadece kırgındım.
"İlko ay kime diyorum kız! Uçmuş bu." Zehra'nın beni dürtmesiyle kendime gelebilmiştim. "Heh, eee sen hazırlanmayacak mısın? Enişte beyle buluşmak için falan." Çöpçatan tayfası gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Başımı olumsuz anlamda salladım. "Yoo iyiyim ben böyle, evde oluruz zaten." dediğimde üçü de beni bir süzmüş olumsuz cıklamalarla birbirlerine bakmışlardı.
Tam itiraz edecekken Zehra koluma yapışmıştı. Kaderime razı beni peşlerinden sürüklemelerine izin verdim. Elif ve Hande kıyafet dolabımı alt üst ederken Zehra makyaj malzemelerini eline almış düşünüyordu. Ben mi? Ben çaresizce oturmuş darmadağın olan ortalığı izliyordum. Hande ve Elif bir kombin oluşturmanın mutluluğunu çığlık atarak kutlarken bu işkencenin bitmesini bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTANIM
Teen FictionAh güzel İlkin'im, bir gün söyleyeceğim sana içimden geçen her cümleyi, tam da o güzel kahvelerinin içine bakarak.