6

2.6K 99 86
                                    

İlkin'den

"Lütfen artık benimle uğraşmayın. Bakın çok güzel oldum, hazırım artık tamam. Başıma ağrılar girdi resmen, şuraya düşüp bayılacağım." Laflarıma karşılık Hande, Elif, Saliha ve Derya bana 'sen olmazsın' bakışı atıp kendileriyle ilgilenmeye başlamışlardı.

Abartısız 2 saat boyunca benim saç ve makyajımla ilgilenip arada kendilerine dönüyorlardı. Laf arasında bugün güzel olmak istediğimi söylemiştim ve olduğumuz durum buydu.Sabahın 9'unda kapımı çalmışlar ve evimi resmen kuaföre çevirmişlerdi.  Türkiye milli takımlar partisinin turnuvalar başlamadan önce yapılması kararlaştırılmıştı ve bugün olacaktı. Bizde kızlarla toplanıp buna hazırlık yapma kararı almıştık. Güzel olmak istiyordum, bugün önemli bir gündü.

"İlkin, çok güzel oldun ya. Kırmızı çok yakışıyor sana, bayıldım harikasın." diyerek hayranlığını belirten Hande'ye bende göz kırpmıştım. "Bunların hepsi sizin eseriniz kızlar. Şimdi diğerleri düşünsün." dediğimde mütevazılığıma karşı Elif göz devirmeyi tercih etmişti, Hande ise göz kırparak karşılık verdi. Hazırlıklar bitmek üzereyken bugün ikinci defa evin zili çalmış, beni merakta bırakmıştı. Kapıyı açtığımda beni Zehra karşıladı.

"Oha kızım bu güzellik nedir? Kırmızı senin rengin olmalı." 

"Sen asıl kendine baksana, mükemmel duruyorsun. Siyahta senin rengin o zaman."

Bu sözlü iltifatları bölen şey Zehra'nın arkasından çıkan Eda ablaydı. Onla da ufak bir övgü yarışına girip buraya geliş sebeplerini öğrenmiştim. Sabah Elif'e parti alanına nasıl gideceğimizi sorduğumda bana hallettiğini ve merak etmemem gerektiğini söylemişti. Halletmekten kastı bizi Eda ablaların almasıydı sanırım.

**

Herkes hazırlığını bitirip evden çıkmayı başardığımızda, Ben ve Elif Zehra'nın arabasına; Saliha ve Hande ise Eda ablanın arabasına binmişti. Yolculuk boyunca Zehra'yla birbirimize ettiğimiz iltifatlar bunu resmen bir oyun haline çevirmişti. İkimizde altta kalmamak için tuhaf tuhaf iltifatlar bulup birbirimize söylüyorduk. Elif ise ikimize anlamsız bakışlar atarak susmamızı bekliyordu.

"Shakira, Adriana da kimmiş ya, bırak bu sporu direkt mankenliğe başla kardeşim sen."

"Senin anan taş doğururken hiç canı acımamış mı ya?"

" Da Vinci eserlerini yaparken sana mı bakmış? Sanat eseri gibi kadınsın da"
"Dünyanın yedi harikası yok aslında, gizli olan bir de sen varsın."

Tam yeni bir iltifat türetmeye çalışırken Elif'in bağırarak susmamız hakkında söyledikleriyle ikimizde yolun geri kalanında susup uslu uslu partiye varmıştık. Birkaç röportaj yapılmış ve sonunda yüzleşmem gereken gerçekle yüz yüze gelmiştim. Hayır yüzleşmek anlamında değil, tam olarak yüz yüze gelmiştim.

Röportaj bitmiş arkamı dönüp içecek almak için köşedeki barın oraya gitmiştim. Arkamı döndüğümde benden sadece bir iki santim uzun oluşundan dolayı gözleri gözlerime oldukça yakın duran Barış Alper tam olarak karşımdaydı. İkimizde bir kaç saniye sessiz kalıp bakakaldığımızda onun da buraya aniden geldiğini anlamıştım. Arkasından sırıtan Kerem'i göz ucuyla da olsa görebilmiştim. Ağzımı açıp konuşacağım sırada Barış konuştu.

"Merhaba İlkin, çok güzel olmuşsun. Nasılsın?"

Çok güzel olmuşsun demesiyle asla kızaracağına inanmadığım yanaklarımın kızarmaya başladığına emindim çünkü şu an yanıyordum. Resmen ateşler içinde kalmış gibi hiseediyordum. Cevabın fazla gecikmemesi için konuşmam gerekiyordu ama ağzımı açıp konuşmak zor geliyordu. Yine de rezil olmamak için konuşmaya çalıştım.

KAPTANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin