Güneş yavaş yavaş İstanbul üzerinde yükseliyordu.Sarışın oğlan yatağından doğrulmaya başlamıştı.
İlk önce gözlerini ovuşturdu sonra yataktan kalktı, yatağını düzeltip üstüne başına çeki düzen verdikten sonra odasından çıktı.O sırada ismini bilmediği bir halayık yanına gelmişti
- Günaydın güzel oğlan dün iyi uyudun mu? Dedi.Niko bu şen şakrak kıza bakıp gülümsedi.
- Evet teşekkürler.
- Dün tanışamadık ben Gülizar.
- Memnun oldum bende Niko.
Gülizar Niko'nun kulağına yaklaşıp fısıldadı.- Aman dikkat et diyeyim geldiğin andan beri sadece kızların değil konaktaki erkeklerinde gözü üzerinde sakın onlarla fazla yüz göz olma benden söylemesi dedi gülerek.
Niko kızın bu şakasına ne diyeceğini bilemeyerek yanından ayrıldı. ne tuhaf bir kızdı bu.
O sırada Nilüfer Hatun Niko'yu yanına çağırmıştı.- Oğlum hadi bir iki aş ye ondan sonra sana yapacaklarından bahsedeceğim. Dedi.
Niko kendisi ile birlikte hizmetliler için yapılmış sofraya oturdu.
Ekmeğine bal sürüp yemeye başladı.Yemeğini yerken aklına dün gördüğü yakışıklı adam geldi. Niko yaşadığı köyde hiç böyle bir adam görmemişti. Bu adam Niko da merak hissi uyandırmıştı.
Acaba bugün onu tekrar görebilecek miydi?Niko kahvaltısını bitirdikten sonra Nilüfer Hatunun yanına gitti. Nilüfer Hatun ona bakarak;
- Oğlum senin iyi bir eğitim almanı istiyorum, Bak bu Zehra kalfa kendisi sana okuyup yazmayı ve bunların yanında belli başlı ilimleri öğretecek böylece ileride istersen sende yüksek mevkilere ulaşabileceksin.Niko şaşırdı. Bu kadını anlamıyordu, neden ona bu kadar iyi davranıyor kendisi sıradan bir köle.
Hangi akıllı bir köle için böylesine uğraşırdı ki?Niko diyecek birşey bulamamıştı Nilüfer Hatuna teşekkür etmekle yetindi sadece.
Bugün Zehra Kalfa ile ilk derslerine başlamışlardı.
O sırada Nilüfer Hatun odadan çıktı.
Cariyelerden biri Nilüfer Hatunun yanına geldi.- Hanımım bu çocuğu hadım ettirecek misiniz?
- Ne münasebet?
- Ama sürekli biz hatunların yanında bu uygun mudur?
- Merak etme ben onunda icabına bakarım.
Konakta işler böyle gide gele dursun o sırada Cemal Paşa odasında kahvaltısını yapmış belli başlı devlet işleri ile uğraşıyordu cariyeler Paşanın sofrasını kaldırdıktan sonra dışarı çıktılar. Onlar çıktıktan sonra içeri Nilüfer Hatun girdi.
- Paşa oğlum müsait misin?
- O nasıl laf öyle? buyur Nilüfer ana.
Nilüfer Hatun koca adamın karşısına dikildi ve ciddi bir şekilde konuşmaya başladı;
- Cemal oğlum seninle konuşmak istediğim bir mevzu var.
Cemal bakışlarını ihtiyar kadına çevirip sordu;
- Nedir ana?
Nilüfer Hatun yerinde biraz kıpırdandıktan sonra ağzındaki baklayı çıkardı;
- Evlilik mevzusu.
Cemal Paşa evlilik kelimesini duyar duymaz sıkıntılı bir iç çekti.
Nilüfer Hatun hemen ilave etti;- Bak oğlum artık olgunlaştın bir hatun bulup beğen, evlen sonra aile kurup çoluk çocuğa karış, böyle nereye kadar yavrum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAŞAM B×B
Historical Fiction(1486 yıllarında) Osmanlı'nın en korkulan ve saygı duyulan paşası Cemal Paşanın, biricik oğlan kölesine olan aşkı. ( kitap tarihten bağımsızdır)