21.

1.6K 175 38
                                    

Leo uzun koridorda yürürken bir yandan da etrafına bakarak kardeşini arıyordu. Gördüğü bedenle kıza doğru seslendi.

- Zeynep!

Genç kız duyduğu sesle arkasına dönerek tombul yanaklarına minik bir gülümseme kondurdu ve ne olduğunu sorarcasına oğlana baktı.

- Marco'yu gördün mü? En son Güralp Beyin yanındaydı.

Zeynep el işaretleriyle onları atların yanında gördüğünü söyleyerek ahırda olabileceklerini söyledi.

Leo, genç kıza teşekkür etti ve kısaca kolay gelsin diyerek yanından ayrıldı.

Büyük bahçeye çıkan çocuk etrafında dönerek ahırı bulmaya çalışıyordu duyduğu at kişnemeleri de ona bu konuda yardımcı oldu.
Hızlı adımlarla ahırın olduğu yere gitti genç çocuk.

İlk önce başını içeriye soktu daha sonrada bütün bedeni ile birlikte ahıra gitti.

Ahır kocamanve tertemizdi içinde Güralp Beyin atları vardı. Güralp Bey belli ki buraya çok özen göstertiyordu.

Leo'nun gözüne ilk olarak Güralp Beyin siyah atı çarptı.
Kaşlarını çatarak atı Bir süre süzdü. Bu uzun ve yapılı hayvana nasıl binebiliyordu.

Kendisinin bu ata binmesi ancak merdivenle mümkün olabilirdi.

Derin bir nefes verip tam ahırdan çıkacakken duyduğu kişneme sesiyle o tarafa doğru döndü. Dönmesiyle beraber gözleri hayranlıkla açıldı genç çocuğun.

Hayatında hiç bu kadar güzel bir at görmemişti.

Ahırdan sızan güneş ışığı atın beyaz ve kadifemsi altın gibi parlayan derisine vuruyordu.

Leo ahırın son bölmesindeki güzel ata doğru yaklaştı.

At yanına gelen çocukla ilk başta biraz huzursuzlansa da daha sonrasında oğlanın kendisine uzattığı ele boyun eğerek, onu sevmesine izin verdi.

Atın bu hali Leo'yu güldürmüştü.

- Çok güzelsin. Dedi çocuk hayranlıkla.

- Ahal Teke namıdiğer Türkmen atı altın at olarak da bilinir bizzat hususi yetiştirdiğim atlardan.

Leo duyduğu ses ve yanına gelen adamla o tarafa doğru döndü.

Güralp bey çocuğun yanına yaklaşarak ellerini arkasından bağladı.

- Hayatımda hiç bu kadar güzel bir at görmemiştim. Dedi Leo

Güralp bey gülümseyerek çocuğun yanına daha çok yaklaştı ve güzel ata doğru uzanıp atın yelesini okşadı at sahibinine boynunu uzatarak sevimli sesler çıkartmaya başladı.

- Güzel olduğu kadar hırçındır da evcilleştirmesi Karataydan bile daha zor oldu. Benden başkasını üstüne almayı bırak kolay kolay dokundurtmaz bile.

Leo gülümseyerek adama döndü.

- Ama beni sevmiş gibi.

Adam elini atın üzerinden çekerek tekrar arkasında birleştirdi.
Ve güzel çocuğu izlemeye başladı"Sen yeter ki iste bütün sadece güzel atlarımı değil herseyimi önüne sererim" diye geçirdi içinden.

- İstediğin zaman onunla gezmeye çıkabilirsin.

Leo adamın bu sözleri üzerine dudaklarını büzerek mahçup bir şekilde başını öne eğdi ve konuştu:
- Ben At binmeyi bilmiyorum.

Güralp Bey sağ eliyle çocuğun çenesini tutarak başını kaldırdı.
-Dert ettiğin şeye bak. Müsait bir zamanda ben sana öğretirim.

- Teşekkür ederim. Dedi Leo yüzü hafifçe kızarmıştı.
Daha sonrada aklına gelen şeyle hızla kafasını kaldırarak Güralp Beye kardeşinin nerede olduğunu sordu.

-Dilşup'un yanında en son beraber oyun oynuyorlardı. Dedi Güralp Bey.

Dilşup her ne kadar Leo'dan hoşlanmasa da Marco'yu çok severdi.

Genç çocuk Güralp Beyden müsaade isteyerek yanından ayrıldı.

Ahırda çıkarken tam dış kapının önünden geçecekti ki kolundan tutulmasıyla durmak zorunda kaldı onu tutan bedene doğru kaşlarını çatarak kafasını kaldırırken gördüğü yüzle dona kaldı.

- Sevgili babanı özledin mi Leo? Dedi mavi gözlü adam.

- Ne işin var senin burada?

- Asıl aynı soruyu benim sormam gerekirdi senin gibi birini nasıl bu güzel eve aldılar? Senin nasıl bir lanetli olduğunu onlara söylesem seni burada tutmaya devam ederler mi?

Leo telaşla başını iki yana salladı.

- Bunu yapma gidecek başka yerimiz yok. Hiç değilse Marco'ya acı o daha çok küçük.

- Bana ne ondan kim bilir kimin piçi. Dedi adam gözlerini devirerek.

- Belki bende başkasının piçiyimdir neden rahat bırakmıyorsun?

- Ah hayır. Sen benim oğlumsun. Tıpkı bana benziyorsun. Dedi adam gülerek.

- Ben asla seni gibi olmam dedi Leo dişlerinin arasından ve devam etti.
-Ne istiyorsun?

- Çok değil sadece 20 altın.

- Ne, sen kafayı mı yedin? O kadar parayı nereden bulayım ben.

- Aptal olma Leo bu evde ondan çok daha fazlası var. Ya bana istediğimi verirsin ya da küçük sırrını öğrenmeyen kalmaz. Dedi adam ve iğrenç sırıtması ile birlikte çocuğun yanında ayrılıp dış kapıdan çıktı.

Leo olduğu yerde donakalmıştı. Ne yapacaktı şimdi?



~

- Kimsiniz siz? Dedi Rıdvan ağa ellerini arasından bağlamış kısık gözleriyle yaşlı adamın yanındaki sarışın ve yakışıklı adamı süzüyordu.

- Niko'yu görmek istiyorum lütfen onu buraya çağırın. Ben Niko'nun babasıyım oğlumu görmeme izin verin.

- Ne oluyor burada. Sizde kimsiniz? Dedi
Nilüfer Hatun yanlarına gelerek.

Rıdvan ağa ellerini önünde birleştirerek hayret içinde konuştu:
-Bu adam Niko'nun babası olduğunu söylüyor Nilüfer Hatun.

O sırada Niko koşarak yanlarına gelmişti nefes nefese kalan çocuk bakışlarını babasına çevirdi.

- Niko'yu almak istiyorum efendim onun için ne isterseniz vermeye hazırım?

- Sen kim olursun ki onu istersin?
Cemal Paşanın sesiyle herkes o tarafa doğru dönüp selam verdiler.
Niko'nun babası ve Peta'da onlara ayak uydurarak Paşaya selam verdi.

Alex Paşaya doğru döndü.

- Paşa hazretleri ben Niko'nun babası Alex. Buraya oğlumu almak için geldim lütfen onu almama izin verin karşılığında ne isterseniz elimden geldiği kadar vermeye hazırım. Diye yalvardı adam.

Cemal Paşa gözlerini adamdan ayırıp Rıdvan ağanın yanındaki Niko'ya çevirdi. Oğlanın gözleri bunu doğruluyordu.

Cemal Paşa tekrar adama dönerek konuştu:
- Bugünlük benim misafirim olarak burada kalın bu meseleyi konuştuğumuz zaman size haber veririz.

Paşa odasına giderken oğlana bir baş işaretiyle kendisini takip etmesini söyledi.

Niko Paşanın peşinden giderken konuşmasını aklında kurmaya çalışıyordu ah keşke biraz daha zamanı olsaydı.

Odaya girer girmez Cemal Paşa oğlanı içeri çekerek kapıyı kapattı ellerini Niko'nun iki yanına koyarak onu kapı ile kendi arasına aldı.

Paşa alnını çocuğun alnına yaslayarak bir süre gözlerini kapatıp bekledi.

Niko gergince yutkunarak Paşanın yüzüne baktı ve titrek sesiyle konuştu:
- Paşam?

Paşa gözlerini açarak önündeki pembe dudakları derin bir nefes alarak öptü.

Daha sonra da oğlandan ayrılarak başını oğlanın omzuna bıraktı.

- Gidecek misin?


















PAŞAM B×BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin