Niko elindeki tepsiyle uzun koridorda yürümeye başladı yanında birde halayık vardı. Ona eşlik ediyordu.
Niko büyük ahşap kapının önüne geldi ve halayığın yardımıyla kapının kanatları iki yana açıldı.Niko büyük odanın içine girdiğinde odada kimse yoktu.
Oğlan sofrayı hazırlarken birazda etrafı seyrediyordu.
Oda tam bir devlet adamının odasının olması gerektiği gibiydi.
Odanın içinde büyük bir yatak vardı, yatağın yanındada ahşap bir çekmece, odanın pek çok yerinde kandiller vardı ve ortasında da büyük Türk işi bir kilim.
Yatağın hemen ilerisinde bir masa vardı, üstündede Osmanlıca yazılmış kağıtlar, mürekkep, kalem ve kitaplar vardı tabi birde ahşap işi bir sandalye.Oda da bir başka kapı daha vardı.
Halayık işini bitirip odadan çıkarak kapıyı kapattı. Nikoda yemekleri düzeltmeyi bitirmişti. O sırada odadaki ahşap kapı açıldı ve Cemal Paşa içeriye girdi.
Niko başını kaldırıp içeri girene baktı gözleri istemeden Cemal Paşayı süzmeye başladı.
Üstünde beyaz bir gömlek vardı ve gömleğin önü açıktı esmer göğsü gözler önündeydi.
Altında da siyah şalvar tarzı bir pantolon vardı. Saçları hafif dağınıktı ama kötü durmuyordu.Niko Paşayı uzun süre süzdüğünü fark ederek başını öne eğdi.
Paşa da Niko'nun onu merakla süzdüğünü fark etmiş olacak ki Niko'ya gülümsemişti.Niko Paşanın önünde hafifçe eğilerek hızlıca kapıdan çıkmak için yöneldi.
- Durasın oğlan!
Niko olduğu yerde kalakalmıştı. Yoksa Paşa ona kızacakmıydı.
Paşaya öyle bakması bir hataydı.
"Acaba Paşa kendisine baktığım için gözlerimi oyarmı" diye düşündü.Paşa oğlanın yanına yaklaştı. Niko ister istemez Paşaya doğru döndü.
Başı önde korktuğu her halinden belli olan oğlanla Cemal Paşa içinde birşeylerin koptuğunu hissetti.Paşa oğlanın çenesinden tutup başını kaldırttı. Şimdi güzel oğlanın gözleri tekrar Paşanın üzerindeydi
- Adın nedir senin?
Niko hemen cevapladı Paşanın bu sorusunu;
- Adım Niko, Paşam
Cemal Paşa onun Paşam diyen ağzıyla alt dudağını ısırmaya başladı. Bu kelimeyi bir insan nasıl bu kadar güzel söyleyebilir. 'Paşam' bu kelime Paşa'nın aklında tekrar edip durdu, gözleri oğlanın yüzünün her tarafında gezmeye başladı.
Niko hala Paşadan bir karşılık bekliyordu.
O da ister istemez Paşanın yüzünü incelemeye başladı. Düzgün kaşları, siyah gözleri, biçimli burnu, güzel dudakları ve kara sakalları ile nede yakışıklıydı.Niko'nun bu düşünceleriyle hemen yanakları kızardı karşısındaki bir Paşa!
Bu düşüncelerini bilse onun kellesini alırdı kesin, yani Niko için bu böyleydi.Paşa oğlanın kendisinde kaçırdığı gözleri ve kızaran yanaklarıyla daha ileri gitmemesi gerektiğini düşündü yoksa bu çocuğa karşı kendini tutamayacaktı.
Kendisini ilk defa bu kadar iradesiz hissetti. Elini çocuğun çenesinden çekerek arkasına döndü.- Çıkabilirsin Niko. Dedi.
Niko bir şey demeden hızlıca büyük odadan dışarı çıktı.
Kalbi çok hızlı atıyordu aynı durum Paşa içinde geçerliydi.
Cemal Paşa aklındaki düşünceleri dağıtmak için sofraya oturdu yemeğini oğlanın çenesini tuttuğu eliyle yerken dudağının sol kenarı hafifçe kalktı.
Niko akşam yemeğini yemek için mutfağa girdiğinde Fatma Hatun onunda önüne yemeğini koyarak sohbete Niko'yu da dahil ederken devam etti. Niko gülerek hizmetçiler arasındaki komik sohbete dahil oldu.
Sabah olmuştu. Niko gözlerini ovuşturarak yataktan kalktı boğazı kurulmuştu işlerini halledecek mutfağa gitti. Kendisine testinden soğuk bir taş su doldurarak içti.
Karnıda guruldamay başladı o sırada Fatma Hatun ve Gülizar ellerinde süt ve yumurtalar ile mutfağa geldi
- Hayırlı sabahlar
- Sanada Hayırlı sabahlar Niko
- Erkencisin dedi Gülizar, bende seni uyandırmaya gelecektim.
- Yardım edilecek bir şey varmı?
- Biz şu yemekleri hazırlayalım sende sonra Gülizar ile birlikte Paşanın yemeğini götürürsün. Dedi Fatma
Niko dün olanları hatırlayıp bahane bulmaya çalıştı Paşayla tekrar karşılaşmak istemiyordu yani şimdilik istemiyordu.
- Şey benim dersim vardı, geç kalabilirim bugün benim yerime başka bir hatun götürse olur mu?
Fatma Hatun elindekileri tezgaha bırakırken oğlanı cevapladı
- İyi bugünlük öyle olsun hadi sen çabucak bir şeyler atıştırda geç kalma. dedi.
Niko karnını doyurduktan sonra Ders aldığı odaya gitti daha erken olduğu için kalfa henüz gelmemişti.
Niko'nun sonradan öğrendiğine göre sadece kendisi değil diyer cariyelerde ders alıyormuş.
kiminin okuma yazması var kimi çok iyi ud çalar kimide dikiş nakışla uğraşırmış.Niko hocası gelmeden dersleri tekrar etmeye ve birazda Osmanlıca yazmaya çalışmıştı.
Nihayet hocası da geldi ve derslerine başladılar.
Cemal Paşa yemeğini yedikten sonra kıyafetlerini giymeye başlamıştı.
Hizmetçiler Paşanın sofrasını kaldırırken Cemal Paşada odadan dışarı çıktı.Uzun koridordan geçerken bir odanın kapısının yarım aralığından sarışın oğlanı gördü.
Yüzünde bir gülümsemeyle kapı aralığından, dikkatle öğretmenini dinleyen oğlanı izledi.
Nede sevimliydi.Daha fazla orda durmamak için yoluna devam edecekken Niko'nun başı otarafa döndü ve gitmekte olan Paşayı gördü. Paşa giderken daha iyi görebilmek için bedenini hafifçe arkaya uzatarak bakmaya devam ederken. Hocasının onu uyarmasıyla hemen başını dersine geri çevirdi.
Acaba yine akşam yemeğini o mu götürecekti? Paşaya diye düşünde her ne kadar istemesede içinden bir tarafı Paşayı tekrar görmek istiyordu.
(Niko yaş 18)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAŞAM B×B
Historical Fiction(1486 yıllarında) Osmanlı'nın en korkulan ve saygı duyulan paşası Cemal Paşanın, biricik oğlan kölesine olan aşkı. ( kitap tarihten bağımsızdır)