Niko hazırlanmış konağın bahçesinde oturmuştu.
Kızların çarşaflanmalarını bekliyordu genç çocuk.
Beraber dışarı çıkacaklardı.Rıdvan elindeki leblebileri yerken oğlanın yanına geldi.
- Sende mi gidiyorsun onlarla? Diye sordu ağzındakileri çiğnerken.
Niko karşısındaki adama bakıp gülümsedi oturmasına rağmen yine de ondan uzundu.
- Evet Rıdvan ağa.
Rıdvan gözlerini kısarak oğlanı süzdü.
- Yanınızda kim geliyor?
- Haydar ve Mustafa gelecekler.
- Az.
Dedi Rıdvan ağa memnuniyetsiz bir şekilde.Niko kaşlarını anlamazca çatarak adama baktı.
- Neden az olsun?
O sırada Gülizar ve Aynur'da gelmişti.
- Hayırdır Rıdvan ağa çıkmamıza izin vermeyecek misin yoksa? Diye sordu Aynur.
- Yok yok çıkabilirsiniz de. Benim içim pek rahat etmedi bir şey olursa sadece Mustafa ve Haydar mı koruyacak sizi?
Bu söz kızları güldürmüştü.
- Merak etme Rıdvan ağa eğer yolumuza biri çıkarsa biz onlarla saç başa girer üstlerinden geliriz. Dedi Gülizar.Niko gülmemek için dudaklarını birbirine bastırarak kıza baktı.
- Ondan hiç şüphem yok zaten. Dedi Rıdvan alay eder gibi.
- Eh hadi bize müsaade. Dedi Niko yerinden kalkarken.
Onlar konağın kapısından çıkana kadar Rıdvan ağa leblebilerini yiyerek arkalarından baktı daha sonra da içeri geçti.
- Ay dünya varmış. Dedi Gülizar.
- Bir an bizi bırakmayacak sandım. Dedi Aynur
Niko, Gülizar ve Aynur önden giderken adamlarda biraz arkalarında onları takip ediyorlardı.
- Aman allahım Niko şu kumaşların güzelliğine bak. Dedi Aynur eliyle ilerideki kumaş tezgahını göstererek.
- Oyalanmamalıyız Aynur çok işimiz var zaten güç bela izin aldık asla çıkartmazlardı yoksa. Dedi Niko.
Aslında o da beğenmiştim kumaşları ama bu iki kızla oraya giderse iki saatten aşağı oradan ayrılamazdı.
- Off çok sıcak. Dedi Gülizar.
Hakikaten de öyleydi güneş tam tepede bütün İstanbul'u ısıtıyordu.
Niko elini boynuna götürerek hafifçe sildi daha şimdiden terlemişti.
Onlar yürümeye devam ederken baharat satan bir tezgahın önünde durdular.
Gülizar ve Haydar Niko'nun yanında baharat seçerken Aynur ve Mustafa'da öbür tezgahlarda gerekli olan diğer malzemeleri alıyorlardı.
Baharatçı kıraathanenin önündeydi. Kimi adamlar kitap okuyarak birbirleriyle düşünüp danışırken bazı işsiz güçsüz adamlar özelliklere sapık zihniyetli olanlar gözlerini aç kurtlar gibi güzel çocuğun üzerine dikmişti.
Kaba sakallı olan.
- Hatun değilmiymiş bu?- Sen ömründe bu kadar güzel Hatun gördün mü. Oğlandır bu hemde ne oğlan! Dedi öteki.
- Bunun gibi bir köleye sahip olmak vardı! Dedi nefes iğrenç kokan bir diğer serseri.
Üçlü baharat tezgahını önünden ayrılırken serseriler de birbirlerine küçük bir baş işareti yaparak yerlerinden kalktılar ve onları takibe başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAŞAM B×B
Historical Fiction(1486 yıllarında) Osmanlı'nın en korkulan ve saygı duyulan paşası Cemal Paşanın, biricik oğlan kölesine olan aşkı. ( kitap tarihten bağımsızdır)