Bölüm 4

59 5 21
                                    


BÖLÜM 4

Bugün itibarıyla eğitimim bitti. Sonunda dört günü atlattım ve işe başlayabileceğim. İki gün sonra ilk iş günüm olacak. Bugün de evde dinlenirim herhalde. Salondaki koyu yeşil koltuğuma oturdum ve telefonumu açtım. Birden birisi aradı. Ayza aramış. Telefonu açıp kulağıma yaklaştırdım.

"Alo, efendim?" dedim.

"Alo, İnci nasılsın? Müsaitsen bir şey soracaktım." Dedi.

"Tabii müsaitim sorabilirsin."

"Bugün siteden birkaç kişiyle dışarı çıkıyoruz. Hatta ben şu an yoldayım. Sende gelsene. Eğleniriz." Dedi. Bir süre düşündüm aslında belki de güzel olabilirdi. Hem herkesi daha da iyi tanımış olurdum. Yutkunduktan sonra Ayza'ya cevap vermek için dudaklarımı araladım.

"Tamam gelirim. Konum atabilir misin?" diye sordum. Ayza beni onayladı ve telefonu kapatıp konum attı. Üzerimi giyinmek için yatak odama gittim ve dolabımdaki giysilere bakındım. En sonunda altıma açık renk bir bol paça pantolon, üzerime de sarı saçlarımı ön plana çıkaracak, siyah bir tişört giydim. Saçlarıma da ufak bir fön çektikten sonra neredeyse hazırdım. Sadece dudaklarıma vişne rengi bir ruj sürdüm ve ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Yine otobüs durağının önüne geldim ve beklemeye başladım. Otobüs geldiğinde atladım ve kartımı basıp boş bir yere oturdum. Birkaç dakikalık yolculuğun ardından konumun olduğu yere neredeyse varmıştım. Otobüsten indim ve kalan kısa yolu da kendim yürüdüm. Bir alışveriş merkezinde buluşacakmışız demek ki. Çünkü önümde kocaman bir alışveriş merkezi var. Aman buraya kadar gelmeye ne gerek vardı? Bizim sitenin ön tarafı zaten alışveriş merkezi! Alışveriş merkezinin dışarı doğru uzanan bir restorandı vardı. Sanırım burada olmalılardı. Restoranda gözlerimi gezdirdim ve gözüme kırmızı bir kafa çarptı. Aha Ayza! Oraya doğru yürüdüm ve içeri girdim.

"Merhaba." Dedim. Herkes bana doğru döndü. Gözlerim iki çift gözde takılı kaldı. Neydi ismi? Araz? Uras? Hah Uraz! Bu da mı gelmişti? E tabi gelecek. Bunu nasıl tahmin edememiştim.

"Hoş geldin. Gel şöyle otur." Deyip yanındaki sandalyeyi çekti Ayza. Sandalyeye oturduğumda masadakiler kendini tanıtmaya başladı.

"Ben Bartu." Dedi esmer bir adam. Diğer yandan kıvırcık saçlı bir adam daha konuştu.

"Bende Mete." Dedi.

"Memnun oldum. Bende İnci." Dedim gülümseyerek. Diğer yandan Semra bana keskin gözlerle bakıyordu. Biraz ürpermeme sebep oluyordu ancak ona bakmamaya çalışıyordum. Semra'nın yanında oturan Mercan konuştu.

"İyi ki buraya taşınmışsın İnci. İyi anlaşacağımıza emin olabilirsin." Dedi tatlı bir tebessümle. Uraz kafasını 'tabii canım kesin öyle olur' şeklinde sallarken onu pek takmadım ve aynı şekilde gülümseyerek yanıt verdim.

"Umarım." Dedim sadece. Herkesin gözleri bana dikilmişti ve inanılmaz derecede rahatsız olmaya başlamıştım. Nefes almam zorlaşıyordu. Neyime bakıyorlardı. Yüzümde bir şey mi vardı? Garip mi gözüküyordum? Aklımı böyle düşünceler kaplamıştı ve kalbimin atışı bozulmaya başlamıştı. Ayağa kalktım ve boğazımı temizleyip konuştum.

"Ben bir lavaboya gideyim." Dedim ve çantamı kaptığım gibi restoranın içine doğru hızlı adımlarla ilerledim. Zar zor lavaboyu bulduğum gibi kendimi içeri attım. Daha önce bahsettim mi bilmiyorum ancak ben bazen böyle olabiliyorum ve kimseye görünmek istemiyorum. Kalbimin atışı yavaş yavaş sakinlemeye başlamıştı. Derin derin nefes alıp verdim. Titreyen ellerimi umursamadan yüzüme birkaç defa su vurdum. En son ellerimi dayadığım soğuk mermerden başımı kaldırıp aynaya baktım. Bu çok nadir olan bir olay. Yeni kişilerle tanıştığım ve tek başıma bir şeyler yapmaya çalıştığım için böyle oluyor olabilir. Tam lavabodan çıkmak için kapıya doğru ilerliyordum ve kapı açıldı ve saniyesinde kapandı. Gelenin normal birisi olduğunu düşünmüştüm ancak gerçekler öyle değildi. Gelen Semra'ydı. Anlamayan ve korkak gözlerle ona baktım.

ÇARDAKTAKİ KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin